“SAĞLIK MUHABİRLERİNİN TEMEL EKSİKLİĞİ ÖZELLİKLE TÜRK HEKİMLERİNİN YAYINLARINI TAKİP ETMEMELERİ”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Sağlık muhabirinin akademik dergileri de takip etmesi gerektiğini belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şule Yüksel Öztürk Özmen, “Türkiye’deki sağlık muhabirlerinin temel eksikliği özellikle Türk hekimlerinin yayınlarını takip etmemeleri. Birçok tıp fakültesi var ve burada birçok araştırma yapılıyor. Pek çoğu da uluslararası nitelikli dergilerde kendine yer buluyor. Bu bilim insanlarının medyayla bağlantısı olmayınca pek çok çalışmadan haberdar olamıyoruz” diye konuştu. 

Sağlık muhabirlerinin kendilerini geliştirmek adına sürekli araştırma yapması gerektiği ve öğrendikleri bilgilere şüphe ile yaklaşarak sorgulamaları en önemli özellikleri olmalı. Öğrendikleri bilginin doğruluğunu sorgulamadan yayınlamamalı ve birçok kaynağa başvurmaları gerekiyor. Sağlık haberleri geçmişten bu güne en çok okunan haberler arasında yerini aldığını kaydeden Karadeniz Teknik Üniversitesi  İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şule Yüksel Öztürk Özmen, şu bilgileri verdi: “20-30 yıl öncesine baktığımızda özellikle gazetelerde sayfadaki boşluğu dolduran haberler olarak göze çarpıyor. Bugün gelinen noktada sağlık haberlerinin önemi fark edilmiş, sağlık editörleri, özel sağlık sayfaları, sağlık programları, sağlık portalları hatta sağlık kanalları var. Mecranın bu kadar çeşitlenmesi beraberinde bir takım sorunları getirse de ben bu gelişmeleri olumlu karşılıyorum. Tüm bu mecradaki problemlere gelince özellikle haber kaynakları, kullanılan görsel malzeme ve hedef kitlenin sağlık okuryazarlığı konusunda yetersiz bilgiye sahip olmadığını göz önüne almadan haber yapmasını sayabilirim. 

Sağlık Haberciliğini Diğer Haber Türlerinden Ayıran En Önemli Özellik, Hedef Kitlesinin Genişliğidir
Sağlık doğrudan insan yaşamına ilişkin bir unsur olduğu için sağlık haberlerinin dikkatle ele alınması gereken haberler olduğunu düşünüyorum. Sağlıkla ilgili konular tıp alanına girdiği için özellikle halkın anlayacağı bir dil kullanımı çok önemli. Sağlık haberciliğini diğer haber türlerinden ayıran en önemli özellik, hedef kitlesinin genişliğidir. Diğer haber türleri gerek ekonomi, gerek siyaset gerek spor kişinin ilgi alanlarıyla ilgilidir. O konuya ilgi duyan kişilerin ilgi duyup okuduğu haberlerdir. Sağlık haberleri ise toplumun tümüne hitap eder. Hayatta “ben hiç hasta olmadım” diyen biri yoktur. Herkes sağlıkla ilgili bir problem yaşar ya da mutlaka bir yakını sağlıkla ilgili bir soruna sahiptir. Bu yüzden hiç kimse sağlık haberlerine kayıtsız kalmaz. Bu yüzden sağlık haberlerinin diğer haber türlerinden farkı hitap ettiği hedef kitlenin genişliğinde yatmaktadır. 


Hastalık Tıbben Konulan İsimken Rahatsızlık Kişinin Hisleriyle Alakalıdır
Neler sağlık haberinin konusudur sorusunun cevabı hastalık ve rahatsızlık kavramlarında yatmaktadır. Hastalık tıbben konulan isimken rahatsızlık kişinin hisleriyle alakalıdır. Bu iki durum da günümüzde sağlık haberinin konusu olmaktadır. Biliyorsunuz sağlık konusunda en fazla yer verilen haberlerin başında diyet haberleri geliyor. Vücut kitle indeksi 30’un üstünde olan kişi obezite hastasıdır. Obezite sınırında olmayıp birkaç kilo fazlası olan kişi de içinde bulunduğu durumdan rahatsız olabilir. Yani sağlık haberlerinin konusu genel anlamda hastalıklar ve rahatsızlıklardır demek yanlış olmaz. Bu noktadan hareketle sağlıklı yaşam tarzı önerileri de sağlık haberlerinin konusuna girebilir.  Türkiye’de sağlıkla ilgili haber kaynakları genellikle doktorlar bir de yabancı haber ajanları. 

Sağlık Haberlerindeki Temel Yanlış Umut Tacirliği Yapılmasında Yatmaktadır
Sağlık haberlerini yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar diğer gazetecilik etik kurallarına ek olarak hekim ve hasta haklarına saygıdır. Bence sağlık haberlerindeki temel yanlış umut tacirliği yapılmasında yatmaktadır. Henüz araştırma aşamasında olan bir tedavi yöntemini sanki hemen yarın ya da en yakın hastaneye gittiğimizde hemen uygulanabilecekmiş gibi kaleme alınması ve tedavinin kendisi dışında araştırmanın niteliğine yer verilmemesi temel sorun. Bu durumun bir diğer ifadesi de düş kırıklığı yaratmadır. Sağlık muhabirliğinde uzmanlaşmış olan kişiler tarafından yazılan haberlerde buna ilişkin hatalara daha az rastlıyoruz. Fakat özellikle dış haberler servisi ve ajanslardan geçilen çeviri haberlerde buna ilişkin hatalar göze çarpmakta. Bu durum sağlık editörlüğü kurumunun geliştirilmesiyle aşılabilir. O İngiliz bilim adamları kim, hangi dergi de yayınlanmış o derginin impact faktörü nedir? bu kontrol edilmelidir. Sağlık haberi de tüm diğer haberler gibi, gerçek, doğru, tutarlı, nesnel, inanılır ve doğru Türkçe ile yazılmalı. 


Türkiye’deki Sağlık Muhabirlerinin Temel Eksikliği Özellikle Türk Hekimlerinin Yayınlarını Takip Etmemeleri
İdeal bir sağlık muhabiri öncelikle sağlık okuryazarı olmalı. Kendisi sağlık okuryazarı olmayan bir muhabirin okuyucu ya da izleyiciye katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Yeniliklere açık, günceli takip eden sadece kendini haber kaynağının söylediklerine mahkum etmeyen araştıran sorgulayan biri olmalı. Akademik dergileri de takip etmeli. Türkiye’deki sağlık muhabirlerinin temel eksikliği özellikle Türk hekimlerinin yayınlarını takip etmemeleri. Birçok tıp fakültesi var ve burada birçok araştırma yapılıyor. Pek çoğu da uluslararası nitelikli dergilerde kendine yer buluyor. Bu bilim insanlarının medyayla bağlantısı olmayınca pek çok çalışmadan haberdar olamıyoruz. Sadece tıp bilimi ile de sınırlı kalmamalı. Mesela medikal jeoloji diye bir dal var. Bir yerin jeolojik yapısı kişilerin sağlıkları üzerinde bir etkisi oluyor mu bunu araştırıyor. Buna ilişkin çalışan jeologlar var bu da bir haber konusu. Yani sağlık habercisi kendini bir çerçeveye hapsetmemeli. 

Haber Kaynakları İle Seviyeli Bir Samimiyet Kurulmalı
Haber yapacağı kaynaklar ile ilgili iletişimi sadece sağlık muhabirlerinin değil özellikle ekonomi muhabirlerinin de sorunu. Bu noktada gazetecilik etik ilkeleri devreye giriyor. İlaç reklamı yasak olduğunu biliyoruz ki bugün pek çok ilaç firması, “eleman arıyoruz” bahanesiyle gazetelere boy boy ilan vermekte. Bazı yasakların bu şekilde delinmeye çalışılan bir ortamda bu ilişkileri düzenlemek çok zor ve hassas bir nokta. Bu kişiler senin haber kaynağın, bilgi alman gereken kişiler ama bir bakıyorsun ki bu kişi ve kurumlar kendi kişisel tanıtım ve ünleri için baskı unsuru olarak karşına çıkıyorlar. İlişkiyi belirli seviye de tutmak önemli. Bu ayarlamayı da muhabir kendi yapacaktır. Benim önerim seviyeli bir samimiyet. 

Neden Bir Rehber Kitap Yok!
Sağlık haberlerine bakalım. Neler görüyoruz; ilki dramatize ediliyor. İkincisi haber eğlenceli bir içeriğe büründürülüyor. Üçüncüsü, yıldız yaratıyor. Star doktorlarımız var. Her haber bültenin de rastlıyoruz. Hatta bazı programların sunucusu ya da sürekli konuğu gibi şeylere rastlıyoruz. Görsel malzeme kullanımında dikkat çeksin diye genelde genç ve güzel kadın fotoğraflarına ya da görüntülerine yer veriliyor. Bu durumu düzeltmek sadece gazetecinin ya da habercinin sorumluluğunda olmamalı. Sağlık çalışanları, STK’lar, Bakanlık ve iletişim fakültelerinin hazırladığı ortak bir  eğitim programı olmalı. Neden bir rehber kitap yok. Muhabirlerin başvuracağı temek tıp konularını içeren bir rehber kitap tıp dernekleri tarafından hazırlanabilir. Sağlık Bakanlığı dizi yapımcılarına televizyondaki dizilerde sağlıkla ilgili bir durum konu edileceği zaman başvurulması için bir danışmanlık hizmeti vermeye başlamıştı bu en güzel örnek. 


Tıp Fakültelerinde İletişim Eğitimi Dersi Verilmeli
Bir hastalık konusunda birçok çalışması var ve başarılı işlere imza atmış bir doktor. Onu konuk alıyorsunuz, ama televizyonda nasıl konuşulacağı, halkın anlayacağı dile bilgilerinin nasıl çevireceği konusunda yetersiz. Haliyle bir sonraki sefere daha iyi bir ekran yüzünü davet ediyor ve star doktorlar yaratılıyor. Tıp fakültelerine iletişim eğitimi koyarak sadece kişilerarası iletişim değil kitle iletişimi eğitimi de koyarak eğitimleri aşamasında bu konuya ilişkin hekimler eğitilebilir.
İnternet Medyası Geleneksel Medyadan Daha Fazla Önem Arz Ediyor
Akıllı telefonlar sayesinde artık her an internete bağlanabiliyor ve bilgiye ulaşabiliyoruz. Doktordasınız sonuç göstereceksiniz, elinizdeki kağıtta bir değer yüksek. Doktor için anlamlı bir şeyi ifade eden durum sizin için yan yana gelmiş birkaç harf dışında bir şey değil. Bu birkaç harfi telefonunuza girip “nedir” diye araştırdığınızda hemen o harfler sizin için de anlamlı oluyor. İnternet medyası geleneksel medyadan daha fazla önem arz ediyor. 

Health On The Net Foundation (HON) İyi Bir Kaynak
ABD’de yapılan bir araştırmada insanların yüzde 89’u sağlıkla ilgili bilgi almak için interneti kullanıyor. Araştırmanın ayrıntılı dökümüne şu siteden ulaşılabilir. (http://www.harrisinteractive.com/NewsRoom/HarrisPolls/tabid/447/ctl/ReadCustom%20Default/mid/1508/ArticleId/863/Default.aspx) Fakat bunların doğruluğunu ve güvenirliğini değerlendirebilecek kaynağa sahip değil. Bu durumu aşmak için çeşitli uluslararası organizasyonlar mevcut. En önemlileri Health On The Net Foundation (HON). Bu vakıf sağlıkla ilgili sitelere ilişkin belirli prensipler oluşturmuştur. Bu prensipler, internet ortamındaki sağlık haberciliği için geçerli ve uyulması gereken prensipler. Neler olduğuna gelince,  bilgilerin sadece sağlık konusunda nitelikli kişilerce verilmesi. Yani “ben şunu yaptım iyi geldi” gibi öznel unsurlar içermemesi. İkinci unsur “tamamlayıcılık” olarak tanımlayacağımız, insanları doktora gitmekten alıkoymaya yönelik değil onları desteklemeye yönelik bilgi içeriğinin paylaşılması. “Gizlilik” bir diğer unsur.  Fikir danışan kişilerin kimlik bilgileri ifşa edilmemeli. “Atıfta” bulunma bir diğer ve bence internet medyasını diğer medyalardan öne geçirecek unsur da bu. Paylaşılan bir bilginin kaynağını linkle ekleyerek asıl kaynağa ulaşılması sağlanabilir. 

Ayrıntılar için Haberi Yaptığın Derginin Linki Eklenmeli
Bir bilimsel dergide yeni bir tedavi yöntemi mi geliştirilmiş, bu haberi yaparsın ve ayrıntılar için de o derginin linkini haberine koyabilirsin. Haber kaynağı olan kişinin mail adresini habere koymak kaynağın şeffaflığı olarak ele alınan bir diğer unsur olarak karşımıza çıkıyor. Sponsorun şeffaflığı da en önemli unsur. Kim ve hangi kurumlar destekliyor. Bir özel hastane sitenize sponsor ve sizin haber kaynağınızdaki hekimler de hep o hastaneden, o zaman sizin siteniz o hastanenin PR organıdır. Bu tür soru işaretleri olmaması için sponsorlar da belirtilmelidir. 


Her Türlü Medya Aracını Kullanma Konusunda Yeterli Bilgiye Sahip Değiliz
Eleştirel medya okuryazarlığı sadece okullarda olmasın halkın her kesimine öğretilsin diye yapılan çağrılar da tam bu yüzden. Sadece sağlık haberlerini değil her türlü medya aracını kullanma konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu da medya okuryazarlığı eğitiminin yayınlaşmasıyla olur. 

Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetim, izleme, gözetim mekanizması yok. Ama tüm paydaşların bir araya gelerek düzenleyeceği çalıştaylar ve sonuç bildirileri bunların hayata geçirilmesiyle bir mekanizma kurulabilir. Kurulması da gerekiyor.
Sağlık haberlerinde kullanılan fotoğraflarda  konuyla ilgili olmalı. Amaç sayfaya dikkat çekmek olmamalı. Her türlü ayrımcılıktan uzak ve nefret söylemini destekleyecek unsurlar taşımamalı fotoğraflar.” 

Yrd. Doç. Dr. Şule Yüksel Öztürk Özmen Kimdir?
1975 yılında Ankara’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladım. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basım ve Yayımcılık bölümünden 2000 yılında mezun oldum. Aralarında Milliyet, Dünya gazetesi,  Marketing Türkiye dergilerinin olduğu yazılı basın organlarında muhabir olarak çalıştım. 2005 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Ana Bilim Dalında başladığım doktora eğitimimi 2011 yılında bitirdim. Çevre İletişimi üzerine hazırladığım tez sırasında çevre iletişimi ile medyada savunuculuk risk iletişim ve bilim haberciliği alanında benzerlik gösteren sağlık iletişimi alanına da ilgi duydum, çalışmalarımı bu boyuta da taşıdım. 2011 yılından beri Karadeniz Teknik Üniversitesi Gazetecilik bölümünde öğretim üyesiyim. 2013 yılı şubat ayından beri dekan yardımcılığı görevini de yürütmekteyim. Çalışma alanlarım, çevre ve sağlık iletişimi, sosyal medya ve iletişim araştırmalarıdır. 

Yorum bırakın

“SAĞLIKTA SPONSORLUK ÜCRETİNİ ÖDEYEN HERKES EKRANA ÇIKARTILMAMALI”


SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Günümüzde neredeyse sponsorsuz sağlık programı olmadığına dikkat çeken A Haber’de Esra Kazancıbaşı ile Medikal programını hazırlayıp sunan ve www.sagligimicinhersey.com  Genel Yayın Yönetmeni Esra Kazancıbaşı Öztekin, “Ancak sponsorluk ücretini ödeyen herkes ekrana çıkartılmamalı. Kozmetik ve sağlık ürünlerinin pazarlama alanı haline gelen yayınlar program olarak değil “Bu bir reklamdır” ibaresiyle yayınlanmalı. Doktor olmayan ancak adının önünde profesör ünvanı olan ve halka uyduruk bitkisel reçeteler sunan kişiler ekranlara çıkartılarak hastaların ve hasta yakınlarının iyileşme umutlarının sömürülmesine asla aracılık edilmemeli” diye konuştu. 

Sağlık haberciliğinde uzman sağlık editörlerinin olaylara bakışları objektif ve etik çizgiler içerisinde oluyor. Uzun yıllardır görsel basın , yazılı basın ve internette sağlık haberciliği alanında  başarılı çalışmalara imza atan A Haber’de Esra Kazancıbaşı ile Medikal programını hazırlayıp sunan ve www.sagligimicinhersey.com  Genel Yayın Yönetmeni Esra Kazancıbaşı Öztekin, şu bilgileri verdi: “Bundan yaklaşık 29 yıl önce sağlık muhabiri olarak mesleğe başladığımda durum şimdikinden çok farklıydı. O tarihlerde hemen her gazetenin bir sağlık muhabiri vardı.  Sağlıkla ilgili tüm basın toplantılarını takip eder, özel haberler, röportajlar, yazı dizileri hazırlardık. O dönemin tek televizyon kanalı TRT’nin de sağlıkta ilgili tüm etkinlikleri izleyen uzman, deneyimli muhabirleri bulunuyordu. 

Günümüzde ise artık eskisi gibi sağlık muhabiri yetişmiyor. Genç muhabirler bir alanda uzmanlaştırılmak yerine, siyasetten yerel yönetimlere ve sağlığa kadar farklı konulardaki haberlere koşturuluyor.  

Günümüzde“Az Adam, Çok İş” Felsefesi Geçerli 
Sağlıkta özel sektörün etki alanının artmasına paralel olarak sağlık PR’cıların gönderdiği basın bültenlerinin, “az adam, çok iş” felsefesinin geçerli olduğu günümüz medyasında yöneticilerin işlerini kolaylaştırdığı bir gerçek. Uzman sağlık muhabirleri bir bir dışlanırken, gazeteler sağlık sayfalarını doktorlara, diyetisyenlere hatta hastanelere emanet etmeye başladı.  Sonuç itibarıyla bir gazetecinin emeğine, yaptığı söyleşilere dayalı özel haberlerin ve yazı dizilerin yerini basın bültenlerinden üretilen ya da doktorların, diyetisyenlerin, hastanelerin hazırladığı sayfalar aldı.

“Adının Önünde Profesör Yazan Herkes Programlarda Konuk Ediliyor”
Televizyonlarda ise durum daha da vahim. Sırf daha çok izlenmek uğruna adının önünde profesör yazan herkes programlarda konuk ediliyor. Doktor olmayan kişilerin ‘şifa getirir’ diye sundukları bitkisel ürünler,  bilezikler ve taşlar ekranlarda pazarlanıyor.

Ekranların Kapıları Sponsorluk Ücretini Ödeyen Herkese Açılıyor
Sponsorluk ve reklam gelirleriyle yaşayan televizyon kanalları uzmanın kim olduğuna, eğitimine, bilgisine, deneyimine ve topluma vereceği sağlıkla ilgili mesajların doğruluğuna bakmaksızın ekranların kapıları sponsorluk ücretini ödeyen herkese açıyorlar. Daha çok hastaya ulaşmayı, dolayısıyla daha çok gelir elde etmeyi hedefleyen özel sağlık kuruluşları ve  özel klinik sahibi bazı hekimler de, kadın ve sağlık programlarında sponsorluk ya da reklam ücretini ödeyerek kolaylıkla yer alabiliyor.   İşte bu yüzden tıbbi kongreleri takip etmek yerine neredeyse her gün kanal kanal dolaşan hekimler var. Muayenehanesini nereye taşıdığını, ameliyatlarda indirim yaptığını söyleyecek kadar reklam peşinde koşan doktorlara bile rastlanıyor. Kısacası günümüzde televizyonlarda sağlıkla ilgili konuların yazılı basına göre daha sorumsuzca ele alındığını rahatlıkla söylemek mümkün.
RTÜK’ün Nisan 2012 verilerine göre Türkiye’de 553 kanal bulunduğu düşünüldüğünde; televizyonlar aracılığıyla halka ulaşan sağlık bilgilerinin ne derece güvenilir olduğu ciddi bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.


Sağlık Haberciliği Ciddi Bir İştir
Sağlık haberciliği ciddi bir iştir. Yazdığınız haberde veya yaptığınız programda bir hastalığın tanısı ya da tedavisiyle ilgili verilen yanlış bir bilgi ciddi sağlık sorunlarına, hatta ölümlere sebep olabilir. Nitekim yıllar önce zakkumun kansere çare olduğuna dair haberlerin medyada yer alması üzerine, kemoterapi, radyoterapi gibi tedavilerini yarıda bıraktıkları için durumları kötüleşen kanser hastaları olmuştu.  Hatta zakkum suyunu kaynatarak içtikleri için yaşamlarını yitiren hastaların haberlerini de yapmak durumunda kalmıştık. 

Sağlık Konularını Ele Alan Gazeteciler Yazdıkları Her Cümleye Dikkat Etmeliler
Yaklaşık iki yıl kadar önce de şeker hastalığına ameliyatla çare bulunduğu ve hastaların her gün insülin iğnesi olmaktan kurtulduğu haberlerinin medyada yer almasında sonra, Türkiye Diyabet Vakfı ve Türk Diyabet Cemiyeti ortak bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı.  İki uzmanlık derneği “Özellikle Tip 1 diyabetin tedavisinde bu yönteminin yerinin olmadığı” konusunda hastalara ve hasta yakınlarına uyarıda bulunmuştu. İşte, bu nedenle sağlık konularını ele alan gazeteciler yazdıkları her cümleye dikkat etmeliler. Yeni bir tedavi metoduyla ilgili haber yapmadan önce, söz konusu yöntemin güncel tıptaki yerini araştırmalılar.  

Sağlıkla İlgili Her Konu Haberdir
Aslında sağlıkla ilgili her konu haberdir. Hastalıkların nedenlerinden tanı ve tedavi yöntemlerine; sağlıklı bir yaşam için beslenme ve egzersiz önerilerinden kongre, basın toplantısı gibi etkinliklere; sağlıklı yemek tariflerinden iyileşme öykülerine; sağlıkla ilgili çıkartılan yeni yasalardan hekimlerin, hemşirelerin sorunlarına kadar her şey haberdir.  Ancak günümüz medyası tiraj ve reyting odaklı yayın yaptığından çoğunluğu ilgilendiren diyabet, hipertansiyon, kanser, migren gibi hastalıklar, üreme sağlığıyla ilgili sorunlar ve tüp bebek tedavisi gibi konular tercih ediliyor. Toplumda görülme oranı düşük hastalıklar ise medyada nerdeyse hiç yer bulmuyor.

Hekimlere yönelik şiddet ise günümüzde en önemli problemlerden biri olmasına karşın,  medyanın gereken yeri vermediği bir konudur. Buna karşın gazeteciliğe başladığım 80’li yıllarda başta asistan hekimler olmak üzere doktorların, hemşirelerin sorunlarıyla ilgili sadece haberler değil, yazı dizileri de hazırlardık ve bunlar günlerce yayınlanırdı.


Sağlıkta Uzman Bir Gazetecinin Haber Kaynakları Kimler Olmamalıdır?
“Sağlıkta uzman bir gazetecinin haber kaynakları kimler olmamalıdır?” şeklinde yanıtlamak daha doğru olacak:
. Otlarla, şifalı taşlarla hastaların iyileşme umutlarını sömürenler
. Bir hastalığın tanı ve tedavi yöntemleriyle ilgili yapılacak haberlerde tıp eğitimi almamış kişiler; yani doktor olmayanlar.
.Günümüzde bazı hekimlerin dikkat çekmek uğruna kendi uzmanlıklarının dışındaki konularda da hiç çekinmeden konuştuklarını, hatta verdikleri bilgilerle hastaların, hasta yakınlarının kafalarının karışmasına neden olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle habere konu olan hastalıkla ilgili uzman doktorların görüşleri alınmalıdır. Örneğin bir kadın hastalıları ve doğum uzmanının kolesterol ilaçlarıyla ilgili sözlerinin benim açımdan hiçbir önemi yoktur. Bu konuda konuşması gereken kişi öncelikle kardiyoloji uzmanlarıdır. 
Bütün bunlara ilave olarak bir gazeteci haber kaynağı ne kadar güvenilir olsa da; mutlaka  ikinci bir kaynaktan yaptığı haberin doğruluğunu araştırmalıdır.

Yanıltıcı Ve Abartılı Başlıklardan Kaçınılmalı
Haberin dili, başlığı, sunuluş biçimi çok önemlidir. Kanser, diyabet, felç gibi sağlık problemlerinde bilimsel olarak kanıtlanmamış tedaviler konusunda hastaları, hasta yakınlarını yanlış yönlendiren, ‘Kansere son’, ‘Felce mucize tedavi’ gibi yanıltıcı ve abartılı başlıklardan kaçınılmalıdır.   

Sponsorluk Ücretini Ödeyen Herkes Ekrana Çıkartılmamalı
Günümüzde neredeyse sponsorsuz sağlık programı yok. Ancak sponsorluk ücretini ödeyen herkes ekrana çıkartılmamalı. Kozmetik ve sağlık ürünlerinin pazarlama alanı haline gelen yayınlar program olarak değil “Bu bir reklamdır” ibaresiyle yayınlanmalı. Doktor olmayan ancak adının önünde profesör ünvanı olan ve halka uyduruk bitkisel reçeteler sunan kişiler ekranlara çıkartılarak hastaların ve hasta yakınlarının iyileşme umutlarının sömürülmesine asla aracılık edilmemeli. Bir gazeteci, söyleşi yapacağı uzmanı iyi seçmeli. Kendi reklamının peşindeki hekimlerden, hasta çekmek uğruna abartılı konuşan uzmanlardan uzak durulmalı. 
Bunlar yapılması gerekenler ama günümüz medyasına, özellikle televizyonlara baktığınızda sorumlu yayıncılık anlayışından çok uzak bir yaklaşım sergileniyor.


İyi Bir Sağlık Muhabiri Olmak İsteyenler Uzmanlık Alanlarını Sevmeli
İletişim fakültesinden mezun bir gazeteci olarak öncelikle bu işin eğitimini almış kişilerin sağlık muhabiri olmaları gerektiğini düşünüyorum.  İyi bir sağlık muhabiri olmak isteyenler uzmanlık alanlarını sevmeli, araştırmacı gazeteci yönlerini geliştirmeli, gündemi ve sağlıktaki gelişmeleri çok iyi takip etmeli. Bu amaçla hem interneti çok iyi kullanmalı, hem de basın toplantılarına, kongrelere katılmayı ihmal etmemeli. İyi bir gazeteci olmanın diğer şartı da; haber kaynaklarının zenginliğidir. Sağlık muhabiri tanıdığı hekimlerle yetinmemeli; sağlık rehberindeki uzmanların sayısını her geçen gün arttırmaya çalışmalıdır.

Sağlık Muhabiri Kalıcı Olabilmek için Etik Habercilik Anlayışıyla Hareket Etmelidir
Sağlık muhabiri kalıcı olabilmek için etik habercilik anlayışıyla hareket etmelidir.  Dikkat çekmek, gazetenin bir günlük satışını, televizyonun bir günlük reytingini arttırmak uğruna hastaları tedavilerini yarıda bırakmalarına neden olacak abartılı, gerçek dışı haberlere söyleşilere asla imza atmamalıdır. Yabancı dil bilmesi de sağlık muhabirinin uluslararası alanda farklı haberlere, söyleşilere, yazı dizilerine imza atmasını sağlayacak bir özelliktir.

Haber Kaynaklarınızın Tümüne Karşı Eşit Bir Mesafede Durmalısınız
Herkese karşı eşit mesafede durmak bir gazetecinin öncelikle dikkat etmesi gereken bir noktadır.  Hekimler, sağlık yöneticileri ya da sağlık PR’ı yapanlar arasında bazıları özel hayatınızda görüştüğünüz insanlar olabilir. Ancak sağlık haberciliği ve sağlık yayınlığı söz konusu olduğunda haber kaynaklarınızın tümüne karşı eşit bir mesafede durmalısınız.

Yedi-Sekiz Ay Sonra Aynı Bültenleri Medyaya Tekrar Servis Eden Sözde PR’cılar Var
Daha çok sayıda hastaya ulaşmak amacıyla özel sağlık kuruluşlarının birbirleriyle amansız rekabete girdiği, tanıtım, reklam ve pazarlama konularına önem verdiği günümüzde bu gelişmeye paralel olarak sağlık PR’ı yapan kişilerin, firmaların sayısı da arttı. Acaba bu kişilerin gerçekten kaçı haberin ne olduğunu, basın bülteninin nasıl yazıldığını biliyor? İki- üç paragraflık yazıları basın bülteni diye yollayan ya da yedi-sekiz ay sonra aynı bültenleri medyaya tekrar servis eden sözde PR’cılar var.  Öncelikle gazetelerde sağlık sayfası hazırlayan bir kişi; bülten gazeteciliği yapmamalı. İyi bir sağlık muhabiri kendi haberini kendi hazırlar. Ve her şeyden önemlisi bu tür yetersiz bilgi içeren, defalarca yollanan kopya bültenlere karşı uyanık olmalıdır. Bu tür bültenlerin yeri gazetelerin sayfaları değil, çöp kutularıdır.

Haberlerde En Eğitimsiz Kişilerin Bile Anlayabileceği Sade Bir Kullanılmalıdır
Sağlık okur yazarlığının son derece düşük olduğu ülkemizde haberlerde kullanılan dil son derece basit, anlaşılabilir ve tıbbi terimlerden uzak olmalıdır. Haberlerde en eğitimsiz kişilerin bile anlayabileceği sade bir kullanılmalıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir konu da, hastalıkların, tıpta uzmanlık dallarının isimleri konusunda farkındalık yaratılmasına katkıda bulunmaktadır. Bu da en iyi şekilde hem tıbbi kelimeyi, hem de halk dilindeki ismini birlikte kullanılarak yapılabilir.


Eline Verilen Sipariş Soruları Okuyacak Hoş Bir Manken Bulup, Ekranlarda Bitkisel Ürün Pazarlaması Yapmak Sağlık Programcılığı Değildir
Günümüzde hemen her kanalda en azından bir sağlık programı yapılıyor. “Konuklar kimler olmalı?” sorusundan önce “Sağlık programlarını kimler yapmalıdır?” sorusunun cevabı aranmalı. Televizyon yöneticilerinin bu konuda sorumlulukları çok fazla. Ekranlarını hangi yapımcıya, hangi sunucuya teslim edeceklerinin hesabını çok iyi yapmalılar. İnsanların sağlığını, hatta hayatını ilgilendiren bir konuda yayın yapmak ciddi bir sorumluluk gerektiriyor. Eline verilen sipariş soruları okuyacak hoş bir manken bulup, ekranlarda bitkisel ürün pazarlaması yapmak sağlık programcılığı değildir. Bunlar gizli reklamdır. Bunlar toplum sağlığını tehdit eden yayınlardır. Ancak günümüzde bu tür yayınlar sağlık programı adı altında yayınlanıyor. Hastaların hem paraları hem de iyileşme umutları sömürülüyor.

‘Enerji Uzmanı’ ya da ‘Yaşam Koçu’ diye Tanıtanlara Yıllarını Tıbba Adayan Hekimlerden Daha Fazla Yer Verilmesini Toplum Sağlığı Açısından Son Derece Tehlikeli Buluyorum
Diyabet, kalp, hepatit, kanser ve cinsel sorunlar gibi yaygın hastalıklarda hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan bitkisel reçeteler sunanlara ve kendilerini ‘enerji uzmanı’ ya da ‘yaşam koçu’ diye tanıtanlara yıllarını tıbba adayan hekimlerden daha fazla yer verilmesini toplum sağlığı açısından son derece tehlikeli bulduğumu söylemeliyim. Ancak sağlık programı yapanların çoğunun gazeteciliği, sağlık haberciliğini bilmediği; tek amaçlarının sponsorluk gelirini televizyon kanalı ile paylaşmak olduğu günümüzde kaliteli yayıncılık sadece bir temenni olarak kalıyor.  Alanında uzman hekimlerle faydalı bilgilerin verildiği sağlık programlarının sayısı bu nedenle bir elin parmaklarını geçmiyor.

Televizyonda Sağlık Programı Yapmak Bir Meslektir
Bana göre bu alandaki bir diğer sorun da doktorların sunuculuğa soyunması…  Ancak burada bir noktanın altını öncelikle çizmek isterim ki; “Doktorlar televizyon programı yapmamalı” demiyorum.  Televizyonda sağlık programı yapmak bir meslektir. Emek ve zaman harcanması, kafa yorulması gereken ciddi bir iştir.  Aynı şekilde hekimlik de öyle… Benim söylemek istediğim eğer bir doktor, bir cerrah haftanın beş günü televizyonda program yapıyorsa; ya doktorluğu bırakıp televizyon programcılığını, sunuculuğunu tercih etmeli ya da tam zamanlı olarak tıp fakültesi diplomasının hakkını vermelidir. Sabah erken saatlerinde programını sunmak için stüdyoya koşan hekimler, ne zaman tıbbi kongrelere ve konferanslara katılıyorlar? Tıptaki gelişmeleri nasıl takip ediyorlar? Hastalarını ne zaman muayene ediyor, ameliyat yapıyorlar? Kanalda canlı yayında olduğu saatlerde ameliyat ettikleri hastada bir komplikasyon çıkarsa ne oluyor?  Kısa süre önce bir sağlık programında  gördüğümüz örnekteki gibi; doğum sancısı başlayan hastası canlı yayında kendisini telefonla arayınca sunuculuğu bırakıp hemen hastaneye mi koşuyorlar? Tabii,  belki de bu kurgu bir olayda olabilir. Ancak ister gerçek, ister düzmece bir olay olsun, her ikisi de tıp ve yayıncılık etiğiyle bağdaşmaz.

Televizyonda sağlık programı sunan bir doktorun ameliyat ettiği bir hasta olduğunuzu düşünün.  Ameliyattan sonra bir yakınmanız olduğunda karşınızda bir başka hekimi mi görmek istersiniz yoksa kendi doktorunuzu mu?  Hekiminizin programdan çıkıp hastaneye gelmenizi saatlerce beklerken neler hissedersiniz?

İnternette Sağlık;  En Problemli, En Yanlış Ve Tehlikeli Bilgilerin Yer Aldığı Bir Alan
Sosyal medya ve internet ortamında sağlık haberciliği Türkiye’de en istismar edilen alanlardan biri ne yazık ki… Bugün çoğu internet sitesi, “çal, kopyala, yapıştır” mantığıyla, bilgilerin doğruluğuna bile bakmaksızın sadece ziyaretçi sayısının artmasına kendini endeksleyerek yayın yapıyor. İnternette sağlık;  en problemli, en yanlış ve tehlikeli bilgilerin yer aldığı bir alan.

Web Siteleri Sahiplerini, Sorumlu Müdürlerini, Kısacası Künyelerini Açıklamalı
İnternette sağlık konusunda yasal düzenlemeye gereksinim var. Web siteleri sahiplerini, sorumlu müdürlerini, kısacası künyelerini açıklamalı. Bu zorunluluk olmalı. Kimin yaptığı belli olmayan sitelerde ölümlere yol açabilen bitkisel zayıflama ürünleri bile önerilebiliyor. 


Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi: İnternette Sağlıkla İlgili Arama Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bloglarda ise herkes kendi sağlık deneyimlerini, bilgilerini paylaşıyor. Hatta burada bazı ürünlerin, sağlık kuruluşlarının, hekimlerin gizli tanıtımı bile yapılabiliyor. Sanal dünyada, sağlık bilgilerinin güvenirliliği ve doğruluğunu sorgulamak hastalara ve hasta yakınlarına düşüyor. “Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi” isimli kitabımda hastaların, hasta yakınlarının internette sağlıkla ilgili arama yaparken dikkat etmesi gerekenlere özel bir bölüm ayırdım. Kitabımdan o bölümü paylaşarak sorunuzun yanıtını vermek isterim:
. Sanal dünyada bir uzman doktor ararken karşınıza çıkan web sitelerinin önce isimlerine ve içeriklerine bakın. Şifa sömürüsü yapan umut tacirleri yıllarını tıbba adayan hekimlerden önce davranıp google, yahoo gibi arama motorlarında ilk sayfada ve en üst sırada çıkma ihtimali olan web sitesi isimlerinin çoğunu almışlardır. Kanser, diyabet, hepatit gibi hastalıkların isimleriyle anılan web sitelerinin bazılarının sahibi bitkilerle sözde tedavi uygulayan kişilerdir. Bu nedenle web sitesinin ismine kanmayın. Kısa bir ziyaretle içeriğine göz atın. 
. Sahibi, editörü gibi bilgilerini saklı tutan, künyesi bulunmayan web sitelerinden kesinlikle uzak durun. 
. Kişisel web sitelerinde adının önünde “profesör” yazan kişilerin gerçekten tıp fakültesi mezunu olup olmadıklarını araştırın.  
. Kendiniz ya da bir rahatsızlığı olan hastanız için doktor arıyorsanız öncelikle sağlıkta uzmanlık derneklerinin web sitelerini kaynak alabilirsiniz. Çoğu uzmanlık derneğinin web sitesinde üye hekimlerin ve konuyla ilgili merkezlerin illere göre listeleri de yer almaktadır. Hatta hastalıklarla ilgili merak edilen soruların yanıtlarını da bu sitelerde bulmak mümkündür. 
Uzmanlık derneklerinin web siteleri derneğin isimleriyle anılır. Bu nedenle internetteki sağlıkla ilgili bilgi kirliliğinde hemen göze çarpar, hastalar için potansiyel bir tehlike oluşturan diğer portallardan kolaylıkla ayrılırlar. 
. Bulunduğunuz şehirdeki üniversite ve devlet hastanelerinin web sitelerinde de aradığınız uzmanlık dalında hekim bulunup bulunmadığı konusunda sörf yapabilirsiniz. 
. Özel hastanelerin web sitelerine de bakabilirsiniz. Günümüzde bilhassa büyük özel hastaneler, üniversite ya da devlet hastanelerinde çalışan deneyimli, uzman hekimleri kadrolarına kattılar. Çoğu özel hastanenin web sitesinde doktorların eğitimleri, uzmanlıkları, ve mesleki deneyimlerinden üye oldukları derneklere kadar ayrıntılı bilgiler yer almaktadır.”
Kaynak: Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi, Sağlık Adası Yayınları, 2013



Akıllı Bir Hasta Medyadaki Sağlık Haberlerini Nasıl Takip Etmeli?
Hastaların, hasta yakınlarının sağlıkla ilgili bilgilere ulaşmak için başvurduğu,  doktor ve hastane ararken kullandığı en etkili kaynak yazılı ve görsel medya ile internettir.   Günümüzde sağlık sistemindeki rekabete dayalı ortam herkesin akıllı hasta olmasını gerektiriyor. Bu konu da zaten Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi kitabımın ana fikrini oluşturuyor. “Akıllı bir hasta medyadaki sağlık haberlerini nasıl takip etmeli?” sorusunun yanıtını yine kitabımda yer alan bir bölümle cevaplamak istiyorum.
. İzlediğiniz sağlık ya da kadın programlarındaki hekimlerin akademik kariyerlerini, bilimsel ve mesleki birikimlerini araştırın. Hangi sağlık kurumunda çalıştıklarını öğrenin.
. Televizyonlarda ya da gazetelerde sağlıklı yaşam için tavsiyelerde bulunan ve adının önünde profesör, doçent yazan her insanın doktor olmayabileceğini aklınızdan çıkartmayın. 
  . Bir doktorun neyi, nasıl söylediği de önemlidir.  Ekrandaki hekim hastalığa, risk faktörlerine, teşhis ve tedavi yöntemlerine odaklı mı konuşuyor yoksa sözlerinin arasında “ben”, “biz” kelimelerini sık sık geçirerek, kendisinin, merkezinin ya da hastanesinin gizli reklamını yapma kaygısında mı? 
. Selülitlere, aşırı kiloya, saç dökülmesine iyi geldiğini iddia ettikleri bitkisel ürünleri pazarlayanlardan ve ekranlarda semt adı vererek muayenehanesini taşıdığını söyleyecek kadar kendi reklamı peşindeki doktorlardan uzak durun.   
. “Türkiye’de ilk defa”,  “Mucize tedavi” gibi başlıklarla sunulan haberlere soru işaretleriyle yaklaşın. O yöntemin ne kadar zamandan beri, kaç kişi üzerinde uygulandığını ve ne gibi sonuçlar alındığını öğrenmeye çalışın.
. Yeni bir cerrahi teknik öneren doktorunuzun o alandaki deneyimi, bilgisi konusunda detaylı bir araştırma yapın.
. Sağlıkla ilgili konularda ekranlarda konuk edilen kişiler; aslında programın yayın politikasının da bir aynasıdır. Akıllı hasta olmak seyredeceği sağlık, kadın ya da sohbet programlarını, gazetedeki sağlıkla ilgili haberleri iyi analiz etmekten geçer.
Kaynak: Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi, Sağlık Adası Yayınları, 2013
Böylesine Etkili Olan Bir Alanda Sağlıkta Uzman Muhabirler Yetiştirilmediği ya da İstihdam Edilmediği gibi; Sağlık Editörleri Bulunmaması da Ciddi Bir Tezat Oluşturuyor
Basın özgürlüğü açısından doğru olan, her medya kuruluşunun sağlıkla ilgili haberlerin kontrolünü kendi yapmasıdır. Bir otokontrol sistemi olmalıdır. Bu da ancak uzman sağlık editörlerinin istihdam edilmesiyle olur. Gerek görsel, gerekse yazılı medya yöneticileri okur – izleyici sayılarını, reklam-sponsorluk gelirlerini arttırmada sağlıkla ilgili konuların ne kadar etkili olduğunun farkındalar. Bu yüzden de yazı dizileriyle, sağlık sayfalarıyla, sağlıkla ilgili haberler ve televizyon programlarıyla halkın konuya olan ilgisinden maksimum fayda sağlamayı hedefliyorlar. Böylesine etkili olan bir alanda sağlıkta uzman muhabirler yetiştirilmediği ya da istihdam edilmediği gibi; sağlık editörleri bulunmaması da ciddi bir tezat oluşturuyor.

Sağlıkla İlgili Yazıların İçeriğini, Doğruluğunu Kontrol Edecek Bir Sağlık Editörüne Her Medya Kuruluşunda Fazlasıyla İhtiyaç Var
Gazetelerin künyesine bakın. Magazin müdürü, kültür sanat editörü gibi sorumluların künyede isimlerinin yer almasına karşın, sağlıkla ilgili yazıların doğruluğunu kontrol edecek uzman bir gazeteci bulunmadığını göreceksiniz. Oysa,  dış haberlerden yurt haberler servislerine kadar çeşitli birimlerden gelen sağlıkla ilgili yazıların içeriğini, doğruluğunu kontrol edecek bir sağlık editörüne her medya kuruluşunda fazlasıyla ihtiyaç var.

Hastadan Onay Alınmayan Görseller Asla Yayınlanmamalıdır
Sağlık haberlerinde kullanılan fotoğraflarda öncelikle hastaların, yaralıların özel hayatlarına, mahremiyetlerine saygı gösterilmelidir. Estetik uygulamalarla ilgili söyleşilerde de hastaların kimliklerin deşifre edecek görseller kullanılmamalıdır. Hastaların çoğu sadece bilimsel toplantılarda fotoğraflarının kullanılmasına izin veriyor.  Bazı doktorlar bu konuda yeterince bilgi sahibi olmayabiliyor. Söyleşi yapılan hekim vaka fotoğrafları verse bile, fotoğrafın medya kuruluşunda yayını için hastadan onay alınmayan görseller asla yayınlanmamalıdır. Hem hasta haklarını hiçe sayan, hem de hukuksal bir süreç söz konusu olduğunda medya kuruluşuna ciddi cezalar getirebilecek bu tür duruma karşı sağlıkta uzman gazeteciler çok dikkatli olmalıdır.


Bir Ameliyat Tekniğiyle İlgili Haberde Animasyonlar, Şemalar ya da Maketlerle Yapılan Anlatımlar Çok Daha Etkili Olabiliyor
Okurlarda ya da izleyicilerde korku, endişe yaratacak kanlı görüntülerin kullanımından da kaçınılmalıdır. Çoğu hekim, kongrelerde kendi meslektaşları arasında paylaştıkları görüntülerin halka yönelik söyleşiler için de uygun olduğunu düşünüyor. Oysa, bir cerrahi yöntemin tüm detaylarını içeren görseller okur ve izleyiciler tarafından çok itici bulunabiliyor. Bu yüzden bir ameliyat tekniğiyle ilgili haber söz konusu ise, animasyonlar, şemalar ya da maketlerle yapılan anlatımlar çok daha etkili olabiliyor. 

Kullanılan Görsellerde Arka Fonda Firma Logosu ya da İsminin Yer Alıp Almadığı Kontrol Edilmeli
Kullanılan görsellerde arka fonda özel hastanenin, merkezin, kliniğin, ilaç ya da tıbbi cihaz firmasının logosunun ya da isminin yer alıp almadığının kontrol edilmesi de gerekir. Gizli reklam niteliği taşıyan bu tür unsurlara karşı hem televizyonlarda, hem de gazete ve dergilerde görsel malzeme seçerken azami bir dikkat gösterilmelidir.

Haber Kaynaklarının Gizliliği de Bir Gazetecinin En Temel Haklarından Biridir
Haberin içinde verilen bilginin kime ait olduğunun belirtilmesi gerekir. Ancak bazı özel durumlarda haber kaynağının kimliğinin açıklanması çeşitli sorunları da beraberinde getirebilir. Örneğin yaptığı açıklamalar o kişinin iş güvencesini tehlikeye sokabilir. Böyle bir durumda gazeteciye düşen sorumluluk aldığı bilginin doğruluğunu araştırdıktan sonra kaynak belirtmeden haberini yayınlamaktadır. Çünkü haber kaynaklarının gizliliği de bir gazetecinin en temel haklarından biridir.

Haberin İkinci Kez Kullanıldığı Mecra Mutlaka Kaynak Gösterilmelidir
Gelelim, bir başka medya organında yayınlanan haberlerin kullanılmasına… Haberin ikinci kez kullanıldığı mecra ister görsel medya, ister yazılı medya olsun, mutlaka kaynak gösterilmelidir. Aksi takdirde bunun adı emek hırsızlığıdır. Bir başka gazetecinin emeği, çabası, özel haberi, röportajı üzerinden yapılan yayınlar medya ve yayıncılık etiğiyle bağdaşmaz.”


Esra Kazancıbaşı Öztekin kimdir?
Eğitim
İ.Ü İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunu. Londra’da City Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde eğitim gördü. Mezuniyetle ilgili araştırma haberini “İngiliz sağlık sistemi ve yaşanan sorunlar”  üzerine yaptı. 

Televizyon Çalışmaları
A Haber’in sağlık programı Esra Kazancıbaşı ile Medikal’i kanalın açıldığı tarihten bu yana hazırlayıp sunuyor. HaberTürk Televizyonu’nda 2002-2010 yılları arasında Medikal isimli sağlık programını hazırlayıp sundu.  Mart 2010 ile Mayıs 2010 arasında HaberTürk ekranlarında bir başka sağlık programına daha imza attı: Sağlık Masası 
TRT1, Show TV, BRT, Kanal 6’da ve HBB televizyonlarında sağlıkla ilgili konularda program yapımcısı, sunucu ya da sağlık editörü olarak görev aldı.

Yazılı Basın
Gazetecilik mesleğine başladığı Tercüman Gazetesi’nde dokuz yıl sağlık muhabiri olarak çalıştı ve sağlık köşesini yönetti.  Kadınca Dergisi’nin beş yıl genel yayın yönetmenliğini yaptı. Türkiye’de ilk defa bir kadın dergisinde spor sayfasını açan isim oldu. Woman ile sağlıklı beslenme ve diyet dergisi Light’ın yayın hayatına geçmesini sağladı. HaberTürk Gazetesi’nde, HaberTürk internet sitesinde, Yarın ve Tercüman gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 

İnternette Sağlık
Aynı zamanda www.sagligimicinhersey.com  ile erkek sağlığı sitesi www.sagliklierkek.com ’un Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyor.

Sağlık Yayıncılığı 
Halka yönelik sağlık kitapları ve sağlık dergileri çıkartmak amacıyla 2011 yılında Sağlık Adası Yayınları’nı kurdu. www.sagligimicinhersey.com  sitesi ile aynı adı taşıyan sağlık kitapları serisini hayata geçirdi. Serinin bugüne kadar dört kitabı piyasaya çıktı; Sorular ve Yanıtlarla Hepatitler, Sorular ve Yanıtlarla Göz Hastalıkları, Sorular ve Yanıtlarla Diyabet, Sorular ve Yanıtlarla Romatoid Artrit.  
İyi doktora, doğru tedaviye ve mükemmel sağlığa ulaşılmasında yol göstermeyi hedefleyen “Akıllı Hastanın Sağlık Rehberi” isimli kitabı bu yıl okurlarla buluştu.

Sağlık İletişimi
Beykent Üniversitesi’nin Hastane Yöneticiliği programında “sağlık iletişimi” konulu dersin eğitmenliğini yaptı. Çeşitli hastanelerde doktorlara, hemşirelere “sağlık iletişimi, sağlıkta kriz dönemlerinde medya ilişkileri” konulu eğitim verdi. 

Ödüller
“Sağlık mı dediniz!” başlıklı araştırmasıyla 1987 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Ödülleri’nde araştırma dalında alında mansiyona layık görüldü. 
Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası gibi sağlık meslek kuruluşlarının sağlıkta yılın en iyi haber ve araştırma ödüllerinin pek çok defa sahibi oldu. 
HaberTürk’te yayınlanan Medikal isimli programda, halk sağlığına yaptığı katkılardan dolayı Hastane Dergisi’nin 2004 yılında sağlıkta basın ödülünün sahibi oldu. Medikal, İstanbul Tabip Odası tarafından 2009 yılında “Yılın En İyi Sağlık Programı” seçildi. Programlarda ruh sağlığıyla ilgili konulara yer vererek halkın bu konuda bilgilendirilmesine katkıda bulunduğu için Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından 2010 yılında televizyon dalında verilen ödülün sahibi oldu.  Yeditepe Üniversite Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin oylarıyla ağız ve diş sağlığına katkılarından dolayı Medikal’e 2012 yılının en iyi televizyon programı ödülü verildi.

Mesleki Üyelikleri
Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği’nin (ESAM)  kurucuları arasında yer alıyor. Derneğin dört dönem genel sekreterliğini yürüttü. Şu an dernek üyesi değil. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi.

Yorum bırakın

“DOKTORLARIN BİR ÇOĞU TV PROGRAMLARINA PARA VEREREK ÇIKIYOR”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER
Sağlık programlarında da haber yapılırken gösterilenden farklı olmaması gerektiğini vurgulaya Habertürk TV Parlamento ve Sağlık  Muhabiri Celal Çamur, “Ancak şu bir gerçek, programlara katılan doktorların bir çoğu kanala ya da programı yapan firmaya para vererek çıkıyor. Dolayısıyla iş biraz ticari kaygıya dönüşüyor. Bu kaygı gözetilmesin demiyorum. Ama bununla birlikte kontrol mekanizması da kurulsu” diye konuştu. . 

Televizyonda yayınlanan sağlık haberleri ve sağlık programları konusunda gün geçtikçe konu ve konuklar eleştiriliyor. Bu alanda etik bir tutum çizilmesi için ticari kaygının belli sınırda tutulması gerektiği vurgulanıyor. Bu alanda çok dikkat etmek gerektiğini söyleyen Habertürk TV Parlamento ve Sağlık  Muhabiri Celal Çamur, şu bilgileri verdi: “Her ne kadar meslekte 13 yılımı geride bıraksam da sağlık haberciliği konusunda kendimi çok yeni görüyorum. Son birkaç yıldır sağlık haberleri yapıyorum. O da asıl görev alanımdan fırsat buldukça. Ama şunu rahatlıkla söylemem mümkün; sağlık haberciliği gerçekten çok ama çok önemli. Bunu haberlere yapılan geri dönüşümlerde görebiliyoruz. 

Sağlık İstisnasız Herkesin Öncelikleri Arasında Yer Alan Bir Konu
Ekonomi ile paranız varsa ilgilenirsiniz, spor ile hobilerinize, tercihlerinize hitap ediyorsa göz atarsınız, siyaset herkesi ilgilendiriyor gibi görünse de vatandaşın gündelik polemikleri çok da önemsediğini düşünmüyorum. Oysa sağlık istisnasız herkesin öncelikleri arasında yer alan bir konu. Hal böyle olunca da sağlık haberciliğinin rolü sektörde ziyadesiyle önem arz ediyor.

Üniversiteye Hazırlanan Bir Öğrencinin Tercih Edeceği Meslek Bile Sağlık Haberlerinin Kapsamına Girer
Konu kapsamını sınırlamak çok da kolay değil. Zira vücuttaki her bir unsur ve buna bağlı hastalıklar haber konusu olduğu gibi; sağlığın korunması, tedavisi ve tedavi sonrası aşamalarını da aynı kapsama almak mümkün. Gündelik yaşamın insan sağlığına yansıyan tarafını da unutmamak gerekir. Bu bağlamda aslına bakılırsa, üniversiteye hazırlanan bir öğrencinin tercih edeceği meslek bile sağlık haberlerinin kapsamına girer. Elbette ki her alanda olduğu gibi işin uzmanı kişiler en sağlıklı, en güvenilir haber kaynaklarıdır. Ama bazen konunun çok uzağında bir vatandaştan alacağınız bilgiler dahi size kaynak teşkil edebilir.

Sağlık Haberciliği Bıçak Sırtı Bir Sektördür
Sağlık haberciliği bıçak sırtı bir sektördür. Çünkü hedef kitlenizde kimi zaman ölümcül bir hastalıkla mücadele etmeye çalışan, kimi zaman umudu tükenmek üzere olan ve bir çıkış yolu arayan insanlar vardır. Bu nedenle duygu sömürüsünden uzak durmak sağlık haberciliğinde birinci kriter olmalıdır. Ve muhabir haberini yaparken bu unsuru asla göz ardı etmemelidir. 


Daha Araştırma Aşamasında Olan ve Henüz Sonuçları Pozitif Anlamda Alınmamış Bir Tedavi Yöntemi “Müjde” Olarak Sunuluyor
Şu dönemlerde en çok yapılan hatadan biri, daha araştırma aşamasında olan ve henüz sonuçları pozitif anlamda alınmamış bir tedavi yöntemi “müjde” olarak sunuluyor. Bu hem habercinin çok izlenen bir habere imza atma hevesinden hem de reklamını yapmak isteyen doktorun duyarsızlığından kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu tür durumlarda haberin flaşı olarak bu müjdeyi vermek yanlış olacaktır. Ancak böyle bir çalışmanın varlığından söz konusu hastalığın muhataplarını haberdar etmemek olmaz. Bu nedenle ölçüyü iyi tutturmak lazım. Bilgilendirici, bilinçlendirici olmalı haberler.

Hangi Hastalık Olursa Olsun Doktora Sorduğum 5 Soru, Almak İstediğimi Bana Verir
İdeal bir sağlık haberi, en basit tanımıyla haber vatandaşın anlayacağı dilden olmalıdır. Mesela benim sağlık haberini yaparken bir kuralım vardır. Hangi hastalık olursa olsun doktora sorduğum 5 soru, almak istediğimi bana verir. Bu sorular; hastalığın tanımı, görülme yoğunluğu, nedenleri, teşhis yolları ve tedavi yöntemleri. İşte bu sorulara aldığınız net yanıtlar başarılı bir haber için yeterli olacaktır.

Sağlık Muhabirinin İmzasının Olduğu Haberleri Kişiler Şüphe Duymadan Okuyabilmeli, İzleyebilmelidir
İdeal bir sağlık muhabirinin sahip olması gereken en başta mesleki ahlak. Bu hangi alanda olursa olsun bir muhabirin olmazsa olmazıdır. Bunun dışında alanına ilişkin bilgi sahibi olması da ne istediğini bilmesi açısından önemlidir. Bir muhabir, kişilerle ilişkisini iyi tutmalıdır. Kaynağı için güven vermelidir. Bu hedef kitlesine yönelik olarak da geçerli. İmzasının olduğu haberleri kişiler şüphe duymadan okuyabilmeli, izleyebilmelidir. Pratik ve analitik düşünmek ise bir muhabirin işini kolaylaştıran unsurlardır.

Muhabir ve Kaynağı Arasındaki İlişki Ne Kadar Kuvvetli Olursa Ortaya O Kadar Kaliteli Ürünler Çıkar
Sağlık muhabiri için haber kaynağı ile karşılıklı güven her şeyden önemlidir. Bu haber ilişkisinde bir çok kapıyı açar. İnsani ilişkilerin de belli bir seviyede ve samimi olması yine etkileşimi sağlıklı kılacaktır. Muhabir ve kaynağı arasındaki ilişki ne kadar kuvvetli olursa ortaya o kadar kaliteli ürünler çıkar.

Sağlık Haberini İki Kategoriye Ayırırsak; Bunlardan Biri Sağlık Hizmetini Alan Diğeri İse Sağlık Hizmetini Veren İçindir
Sağlık haberini iki kategoriye ayırırsak; bunlardan biri sağlık hizmetini alan diğeri ise sağlık hizmetini veren içindir. Sağlık hizmetini alanlara yönelik yapılan haberlerde dilin sade olması önemlidir. Zira hasta ya da hasta yakını sorununun çaresi olabilecek yolu yaptığınız haberde bulmak isteyecektir. Bu nedenle onun dilinden konuşmanızda fayda var. Diğer kısmı ise, elbetteki aynı dili sağlık hizmetini verenlere yönelik yapılan haberlerde kullanmak doğru olmaz. Dolayısıyla daha akademik, daha bilimsel, verilere araştırmalara dayalı bilgilerin yer aldığı cümleler söz konusu hedef kitlenin ilgisini çekecektir.


Doktorlar Mümkün ise Anlattığı Konuyu Uygulamalı Olarak Orada Göstermelidir 
Görsellik en çok televizyonlar için önemli aslında. Ama özel sağlık programları dışında haber bültenleri içinde konuya ilişkin birebir görüntü detayını bulmak pek de mümkün olmuyor. Bu yüzden özellikle doktorlara bu konuda önemli görev düşüyor. Anlatımını yaptığı konuya ilişkin görsel materyalleri mutlaka muhabire vermelidir. Hatta mümkün ise anlattığı konuyu uygulamalı olarak orada göstermelidir ve kayıt ettirmelidir. Yoksa ikisi de ameliyat masasında oluyor diye beyin cerrahisini anlatırken kalp nakli görüntüsüyle karşılaşmak hiç de olmayacak bir durum değil.

“Programlara Katılan Doktorların Bir Çoğu Kanala Ya Da Programı Yapan Firmaya Para Vererek Çıkıyor”
Sağlık programlarında  da  bu konuda da hassasiyetin haber yapılırken gösterilenden farklı olmaması gerekir. Ancak şu bir gerçek. Programlara katılan doktorların bir çoğu kanala ya da programı yapan firmaya para vererek çıkıyor. Dolayısıyla iş biraz ticari kaygıya dönüşüyor. Bu kaygı gözetilmesin demiyorum. Ama bununla birlikte kontrol mekanizması da kurulsun. Yani para veriyor diye güvenilirliğinden emin olmadığınız hatta bir fikrinizin olmadığı kişileri ekrana çıkarmamak gerekir. 

Sosyal Medya Günümüzde En Etkili İletişim Alanlarından Biri
Sosyal medya günümüzde en etkili iletişim alanlarından biri. Ama bu alanda kimlerin hedef olacağı önemli. Zira vatandaş açısından bakılırsa sosyal medyaya ne kadar ulaşabildiği tartışılır. Hoş evlerde internet kurdu olan bir çocuk mutlaka vardır. Ancak çok da sağlıklı bir alan olduğu konusunda şüphelerim var. Sağlık hizmeti verenler yani doktorlar açısından ise kullanışlı bir alan olabilir. 

Halk Okuduğu Haber Kaynağının Güvenilirliğini Sorgulamalı
Halkın tüm bu ortamlarda yayınlanan haberleri okuması için ya da okuyabilmesi için sadelik ve anlaşılırlık hassasiyetinin gösterilmesi gerekir. Bununla birlikte haberi okuduğu kaynağın güvenilirliğini sorgulamalı. Yazılan haberin doğru olduğu hükmünü hemen vermemeli farklı kaynaklardan da teyit etmeli.


RTÜK Aracılığıyla Özellikle Sağlık Programları Takibe Alınmalı
Ben 13 yıllık meslek hayatımda bir denetim olduğuna şahit olmadım. Olduğunu da sanmıyorum. Ancak son günlerde bakanlıklar tarafından hazırlanan kamu spotları halkı uyarmaya yönelik girişimlerin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. RTÜK aracılığıyla özellikle sağlık programları takibe alınmalı. Ama bu takibi yapanlar arasında sağlık alanında uzman isimler yer almalı. 

Fotoğraf Haberi Tek Karede Anlatabilme Yeteneğine Sahip Tek Unsurdur 
Fotoğraf haberi tek karede anlatabilme yeteneğine sahip tek unsurdur. Bu yüzden özenle seçilmeli. Röportajı veren kişinin minik bir fotoğrafını sayfaya koymak, kaynağı da onore edecektir. Ama haberde asıl unsur anlatımı yapılan konu olmalıdır.

Kaynak Belirtilmesi Haberin Güvenilirliği Açısından Önemlidir
Kaynak belirtilmesi haberin güvenilirliği açısından önemlidir. Örneğin bir tedavi yöntemine ilişkin bulgular hangi laboratuar ya da hangi bilim insanı tarafından bulunmuş? Vatandaş açısından çok ciddi oranda bir karşılığı olmayabilir ama neticede kaynak belirtmek “işin sahibi budur” diyebilmek için önemli. Gerekli mi? Her zaman kullanmak zorunda değilsiniz. Bir de kaynağın kendisinin fikri de önemli. Belki de kullanmanızı o istemeyecektir.”

Celal Çamur kimdir?
Mesleğe 2000 yılında İstanbul’da TGRT Haber’de başladım. Ağırlıklı olarak yaşam haberleri yaptım. 2002 yılında İzmir’de 3 yıl Ege Üniversitesi Haber Ajansı’nda çalıştım. 2005 yılında tekrar İstanbul’a dönerek TGRT Haber TV’de yeniden çalışmaya başladım. 2008 yılında Kanaltürk İstanbul Haber Merkezi, 2010’da ise Ankara Bürosu’nda görev yaptım. Ardından sırasıyla TGRT Haber Ankara Bürosu’nda Haber Müdürü, Bugün Gazetesi’nde Başbakanlık muhabirliği görevini yürüttüm. Son olarak da Habertürk TV’de Parlamento Muhabiri olarak meslek hayatımı sürdürüyorum. Son 3 yıldır sağlık haberleri ile de ilgilenmeye çalışıyorum. 

Yorum bırakın

SAĞLIK HABERCİLİĞİ REKLAMLA KARIŞMAMALI

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Sağlık sektöründen gelen PR yani halkla ilişkiler amaçlı talepleri karşılama gayreti içine giren medyanın, ara ara doğru olmayan yazılara yer verdiğini belirten Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melda Cinman Şimşek, “Medya okuryazarı olmayanların, neyin gerçeği yansıttığını, neyin PR amaçlı olarak medyada yer aldığını tespit etmesi çok zor” dedi.

Sağlık haberciliği içinde halkla ilişkiler çalışmalarının da  yer aldığı, tüm tarafların kabul ettiği bir gerçek. Peki bu iletişim çerçevesinde ne gibi konulara dikkat etmek gerekiyor? Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü  Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melda Cinman Şimşek, konu ile ilgili şu bilgileri verdi: “Sağlık Haberciliği yeni gelişiyor. Ancak burada ‘gelişim’ kelimesini, gazete ve dergilerdeki sağlık sayfalarının, sağlık konusundaki kitapların, TV programları içinde sağlık konusuna ayrılan sürenin artışı dolayısıyla,  ‘büyüme’  anlamında kullanıyorum. Yoksa benim değerlendirme kriterlerime göre ‘pozitif’ bir anlam ihtiva etmiyor. Diğer deyişle, nicelik ile nitelik eğrileri çakışmıyor. Bunu sebebi, sağlık sektöründen gelen PR yani halkla ilişkiler amaçlı talepleri karşılama gayreti içine giren medyanın, ara ara doğru olmayan yazılara yer vermesi. Medya okuryazarı olmayanların, neyin gerçeği yansıttığını, neyin PR amaçlı olarak medyada yer aldığını tespit etmesi çok zor. Hele internete bakarsak, durum daha da vahim. Dr. Öz’ün tavsiye ettiği ürünlerden bahsediliyor ama sağlığa zararlı bu ürünlerin pazarlanmasında rol aldığından, Dr. Öz’ün haberi bile olmadığını öğrendik.  Canlı sağlığı ciddi bir iştir. Böyle bir yayıncılık anlayışı kabul edilemez.  İster haber, ister reklam, ister PR amaçlı olsun!   Bu bir. İkincisi, medya üzerinde hepimizin fark ettiği baskılar, özellikle devlet kurumlarının sağlık konusundaki yanlışlarını okuyucuya ya da izleyiciye yeterince yansıtmıyor. İnternetten  BİMER yani Başbakanlık İletişim  Merkezi’ne  girdiğinizde, Sağlık Bakanlığı’na  yönelik şikayetlerin totalini de görüyorsunuz, bunların ne kadarının geri dönüşünün yapıldığını da.  Ancak, geri dönüş, illa sorunun çözüldüğü anlamını taşımıyor.  Başbakanlık bunları değerlendirerek Sağlık Bakanı’nı değiştirdi. Peki bu şikayetlerin ne olduğunu kamu öğrendi mi? Hayır.   

“Medya, Sağlıkta Şiddetin Nedenlerine Hiç Girmedi”
Hekimler dayak yediklerine dair büyük bir fırtına koparttılar medya aracılığıyla.  Medya haber niteliği olduğuna kanaat getirerek, her olayı kamuoyuna yansıttı ama nedenlerine hiç girmedi. Bu anlamda bu habercilik, hekimleri kışkırtmaktan başka işe yaramadı. Öyle ki, hekimlerin işi Hipokrat Yemini’ni bozma noktasına götürecek tekliflerde bulunduklarına dair duyumlar aldık. Popülist yaklaşımların maliyetini düşünmek ve sorumlu yayıncılık yapmak lazım.

En Önemli Haber Kaynağı, Hasta ve Yakınlarıdır
Sağlık haberleriyle diğer haber türleri arasında, bana göre habercilik açısından bir fark yok.  Siyasi konularda yanlış bilgilenirseniz, hatalı oy kullanır ve istemediğiniz şekilde yönetilirsiniz. İktisadi konularda yanlış bilgilenirseniz, batabilirsiniz. Sağlık konusunda yanlış bilgilenirseniz, sağlık konusunda hatalı tutum ve davranış içine girer, belki de ölürsünüz. Örnekleri yok değil.   Kapsama gelince; konusu  ‘hekim, hemşire, sağlık personeli, hasta, Sağlık Bakanlığı, sağlık mevzuatı, hastane gibi sağlık kuruluşu, hastalık, sağlık,  ilaç, tedavi edici veya  önleyici tıp, alternatif olan ve olmayan tıp,  sağlık sigortası, sağlık hukuku,  sağlık malzemeleri, sağlık teknolojisi, sağlık eğitimi, deontoloji, sağlık turizmi’  olan her şey   sağlık haberciliği kapsamına girer.  Haber kaynakları kapsama göre değişir ve çeşitlilik arz eder. En önemli haber kaynağı, hasta ve yakınlarıdır bence.  Pazarlama iletişimi tabiriyle  ‘müşteri’ ! Beğenmiyorsanız ‘halk’ diyebilirsiniz.  Perakende sektöründe nasıl müşteri şikayetleri önemliyse, sağlık alanında da hasta ve yakınlarının şikayetleri ele alınmalı ki, sorunlar giderilsin.   Ancak,  hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarının, son düzenlemelerle hastane sahiplerinin, eczacıların da bir yığın şikayeti var. Hizmet sunan tatmin olmazsa, iyi hizmet sunamaz.  Sorunlar, bütünleşik bir çerçevede ele alınmalı ve giderilmeli.  Bizim halkla ilişkiler alanı, karşılıklı anlayışa dayanır.  Bunu sağlanması için de diyalog gerekir. Medyanın en önemli fonksiyonu, halkla siyasal iktidar arasındaki mesaj iletişimini sağlamak değil mi? Sağlık habercisi de, ortak iyilik için, sorumlu bir şeklide bu uğurda çalışmalı.


“Sağlık Haberi Yapan Haberci, Objektif Olmalı, Gerçeği Aktarmalı ve Toplumsal Fayda İçin Emek Harcamalı” 
Sağlık haberlerinde en önemli kriterlerden biri,  sağlık konusunda halkın aydınlatılması, diğeri de siyasal iktidara yani sorun çözücülere sağlık alanındaki aksaklıkların iletilmesidir.  Bu da şakşakçılıkla olmaz. Her şey toz pembe değil ama, siyasal iktidarı destekleyen medya, öyle göstermeye çalışıyor.  Gerçek er geç ortaya çıkar ama o arada birileri zarar görür.  Hekimlerin neden dayak yediğini sorgulamak lazım. Üstesinden gelemeyecekleri ölçüde hasta bakmak zorunda kalıyorlar. Onlar da insan. Makine bile fazla ısınınca sorun çıkartır.  Sağlık haberi yapan haberci, objektif olmalı, gerçeği aktarmalı ve toplumsal fayda için emek harcamalı.  Haber yaparken, medya ve tıp alanlarındaki etik ilkeleri göz önüne almak kriter olmalı.  İdeal sağlık haberi, ancak bütün bu koşulları yerine getirerek yapılabilir. 

İdeal bir sağlık muhabiri, insan sevgisi, iş disiplini, etik ilkelere uygun tutum, önsezi, dürüstlük, adalet anlayışı, araştırıcılık, geniş çevre ve bilgiye sahip olmalı. Başka ülkelerde neler olup bittiğini de haberlerine katabilmek için yabancı dil bilmelidir.

“PR Amaçlı Haberlerde Maalesef Bazen Propagandaya Kayılıyor ve Yanlış Bilgi Aktarımı Oluyor”
Sağlık muhabiri öncelikle önsezi ve bilgisiyle, aldığı haberin doğru olup olmadığını test edebilmeli.  Sonra da adalet, doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde kamuoyuna aktarmalı. PR amaçlı haberlerde maalesef bazen propagandaya kayılıyor ve yanlış bilgi aktarımı oluyor. Muhabir bunu fark etmeli ve fark ettikten sonra da gereğini yapmalı. Diğer alanlarda olduğu gibi, sağlık haberleriyle ilgili olarak da, birbiriyle çelişen haber ve bilgiler aktarılabiliyor. Bu, güven sarsıcı! Yazılı basında tiraj düşüşleri, sadece internet gazeteciliğinin gelişiminin değil, bu güven kaybının da neticesidir.  En azından gazete satın almak için para vermiyorsunuz. 

Hedef Kitleniz, Mesajın Kodlarını Açamıyorsa, Mesaj Neye Yarar?
Sağlık haberinde popüler dil kullanmak zorundasınız. Okuyucu,  dinleyici anlamalı.  Tıbbi jargon, halk için bir şey ifade etmez.  Hakemli dergiye yazmıyorsunuz.  Hedef kitleniz, mesajın kodlarını açamıyorsa, mesaj neye yarar? Görsel malzeme de çok önemli.  Özellikle ilk ve ortaöğretimde görsel malzemeye ağırlık verilirse, çocukların insan bedeni konusunda daha bilgili yetişeceklerini sanıyorum. Birçok lise mezunu, karaciğerinin, dalağının yerini bilmez.  İlk ve orta öğrenimde fotoğraf yerine grafik tasarım kullanılmalıdır.   İnternet haberciliğinde de, Tv, gazete ve dergilerde de görsel malzemeden maksimum düzeyde yararlanmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. İnsanların çoğu zaten görseldir. Görsel algı, harf kodlarını çözmek ve zihinde canlandırmaktan daha etkilidir. 

“İstisnai Durumları, Genelmiş gibi Aktarmamak Lazım”
Sağlıklı bir toplumun oluşumuna katkı sağlamak için, hedef kitleye doğru ve önemli bilgi aktarımı yanı sıra, yanıltıcı bilgi verilmemesi, kuşkusuz en çok dikkat edilmesi gereken hususlardır. Örneğin, ‘Şu bitkisel malzemeyi kullandı ve kısa sürede şu kadar kilo verdi’ şeklinde bir bilgi, okuyucuya ilginç gelebilir ama, tehlikeli de olabilir.  ‘Haber niteliği taşıyan’ pek çok haber, sıra dışı olduğu için haber olmuştur.  Dolayısıyla, istisnai durumları, genelmiş gibi aktarmamak lazım.  Hedef kitlenin eğitim düzeyi belli.  Kitap okuma oranı çok düşük. 

Konunun Gerçekten Uzmanı Olanları İzleyici Önüne Çıkartmak Yararlı Olacaktır
Yazılı medya pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de geriliyor. En önemli bilgi kaynağı, orta kuşak  için hala TV. Gençler arasında internet yaygın ama, bilgi edinme işlevi kanımca ikincil.  Ülkemiz Facebook kullanımında Avrupa birincisi.  Twitter’da da hatırladığım kadarıyla dördüncüyüz sayısal olarak.  Bu durumu bir fırsata çevirmek lazım.  Pek çok TV programı, Twitter ve Facebook hesaplarıyla destekleniyor.  Konuklara gelince, hep aynı isimleri ekrana veya gazete sayfalarına getiriliyor. Bunlardan bir kısmının hangi bağlantılarla ekran yüzü yapıldığını biliyoruz.  Vaktiyle, rahmetli hocalarımızdan Prof. Dr. İsmet Giritli, sağlık sorunumu halledip daha verimli çalışabilmem için beni göndermek istediği bir kulak doktorunun henüz asistan doktor olduğunu duyunca nasıl burun kıvırdığımı fark ederek, ‘Bak dinle! Asistan doçentten iyidir. Doçent de profesörden!  Sebebine gelince, her işi yapan asistanların eli yatkınlaşır. Ben diş filan çektireceksem onları tercih ederim.  Doçent de, ya doçent olmak için çalışmış,  ya da profesör olmaya çalışmaktadır. Gençtir. İnsan profesör olduktan sonra, artık hayli genişlemiş olan çevresinden gelen davetlere katılmaktan,  davet edildiği konferanslarda eski bilgilerini tekrarlamaktan başka fazla bir şey yapamaz. Zaten yorulmuştur da …’ diyerek,  ilginç bir tespitte bulunmuştu vaktiyle…   Doğruluk payı olmadığını kimse iddia edemez.   Dolayısıyla, artık kendini yenileyebilecek zaman bulamayacak kadar medyada yer alan popüler simalar yanı sıra, konunun gerçekten uzmanı olanları da izleyici önüne çıkartmak yararlı olacaktır. Bunları üniversitelerdeki fısıltı gazetelerinden öğrenebilir bir sağlık muhabiri.  Kimin hangi konuda iyi, hangi konuda zayıf olduğunu bizler üniversite içinde biliriz.  


“Hastanelerde Aksayan Yönlerin, Medya Mensuplarından Gizlenilebileceğini Unutmamalı”
İkinci olarak, Linkedin gibi ağlarda yer almak ve uluslararası çalışmaları takip etmek de çok önemli. Örneğin, Mayo Kliniğin sayfasında ‘symptom checker’ var.  Kendinizde hangi arazların olduğunu işaretliyorsunuz ve ‘Enter’ tuşuna bastığınızda hangi hastalıkların ihtimal dahilinde olduğu karşınıza çıkıyor.  Buradan aldığınız bilgiyi Aile Hekimi ile paylaştığınızda,  hangi uzmanlık alanına başvuracağınız daha net şekilde ortaya çıkıyor.  Tabii bunu insan ‘kendi kendine teşhis’ şeklinde uygulamamalı. Tıp fakülteleri boşuna okunmuyor.  Uzman konukların terminolojisinin popüler dile aktarımı önemli.  Konu seçiminde  sağlık istatistiklerinden, ulusal ve uluslararası  gelişmelerden, yeni tedavi çeşitleri ve buluşlardan, yeni ameliyat tekniklerinden, yeni veya yaygın hastalıklardan  esinlenilebilir.  Gizli müşteri tekniğiyle hastane ziyaretlerini de gerekli buluyorum. Hastanelerde aksayan yönlerin, medya mensuplarından gizlenilebileceğini unutmamak lazım. Ayrıca, basit ve anlaşılır dil + grafik tasarımla hazırlanmış görsel anlatım + hareketli görüntü’ şeklinde formüle edebilirim. 

“Amerika’da Halkla İlişkiler Şirketleri Açısından Blogger’lar, Muhabirler Kadar Önem Kazanmaya Başladı”
Sosyal medyanın giderek önem kazanacağını, sonuçta internetsiz yaşanılamayacağını düşünüyorum. Bloglar da çok önemli. Amerika’da halkla ilişkiler şirketleri açısından  blogger’lar, muhabirler kadar önem kazanmaya başladı.  Bunu geçenlerde Galatasaray Üniversitesi’nde verdiğim bir konferansta halkla ilişkiler alanında öğrenim gören gençlere de söyledim.   ‘Tekelci medya’ söylemi, böylelikle tarihe karışacak. Ancak, buralarda yayınlanan yazılara da temkinli yaklaşmak gerekir. Herhangi bir kişi ya da kuruluşun propagandası için çok yararlı olabilirler ama, toplum sağlığı için bakalım aynı derecede yararlı olabilecekler mi? Bu uygulamaya bağlı !

“Artık Photoshop Var, Gördüğünüze Bile İnanamıyorsunuz”
Her konuda medya okuryazarı olmalıyız. Hedef kitle şu soruları kendine sormalı: Bu yazının ya da programın yayınlanışının benim bilmediğim ve etik açıdan hoşuma gitmeyecek bir nedeni olabilir mi?  Medya patronu veya mensuplarıyla, mesaj veren kişi ya da kurum arasında, ticari-siyasi, ailevi, özel, grupsal vs. bir çıkar ilişkisi olabilir mi?  Mesaj veren kişi ya da kurum büyük reklam veren mi? Bir PR şirketiyle mi çalışıyor? Çalışıyorsa  hangisi?  Bu haber doğru olabilir mi? Kanıt sunuyor mu? Kanıtlayan kim? Bağlantısı olabilir mi? Çoğumuz,  medyada çıkan yalan yanlış birtakım yazıların hedefi olmuşuzdur zaman zaman. İnternette durum daha da feci! Bizim bile atladığımız oluyor! Artık photoshop var. Gördüğünüze bile inanamıyorsunuz. Nerede kaldı ki her yazılana inanacaksınız!  Ben öğrencilerime daima, bir siyasi haberi, farklı farklı medyadan okuduktan sonra kanaatlerini oluşturmalarını tavsiye etmişimdir.   Aynı siyasi habere dair manşeti Yeni Şafak, Sözcü, Cumhuriyet, Radikal, Zaman,  Bugün, Akit, Hürriyet ve Sabah gibi gazetelerde okuyun ve farkı görün!  Sadece manşet analizi de yapabilirsiniz.  Çok ilginç sonuçlar çıkar.  Bu perspektifle yaklaşmak lazım sağlık haberlerine de. 


“Medya Etiği ile Özgürlüğü Arasındaki Derin Farka Değinmek Gerek”
Radyo TV Üst Kurulu (RTÜK), Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, İLAD gibi kuruluşlar var. Bunlar gerekli müdahaleleri veya izlemeleri zaman zaman yaparlar.  İletişim fakülteleri çok çoğaldı. Oralardaki bir kısım öğretim üyeleri de, kendi çalışmaları kapsamında izleme yapıyorlar. Ayrıca yasalar var bilindiği gibi.  Suç teşkil eden yazılar için dava hakkı doğuyor.  Fazıl Say, ünlü olduğu için kamuoyu gündemine düştü. Bu noktada, medya etiği ile özgürlüğü arasındaki derin kavramsal farka da değinmek gerek.  Türkiye’de medyada etiğinin ne derece var olduğu kanımca kuşkulu! Yalan yanlış bir sürü mesaj veriliyor. Medya özgürlüğünün var olup olmadığını da dünya konuşuyor zaten. Herkes biliyor dünya ülkeleri arasında en sonlarda olduğumuzu! Basının özgür olmaması, resmi veya gayri resmi sansür , otosansür gibi uygulamaların varlığı, illa etik çerçevede haber yapıldığı anlamını taşımaz. Hatta tam tersi bile olabilir. Etik bir kültürel anlayıştır. Suç teşkil etmiyorsa, siyasal iktidarın canını sıkmıyorsa, istediğiniz kadar uydurabiliyorsunuz. Bazen doğru haberlerin yalanmış gibi muamele gördüğü, hatta dava konusu edildiği durumlar da karşımıza çıkabilir.  İdeale ulaşmak kolay olsaydı, ideal denilmezdi herhalde! Toplum olarak, etik arayışımızı geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

“Bilgiye Değil Ama Fotoğrafa Sansür Uygulanmasını Doğru Buluyorum”
Geçtiğimiz günlerde Hatay’da meydana gelen patlamanın fotoğraflarına sansür uygulandığını duyduk. Doğrudur. Bilgiye değil ama fotoğrafa sansür uygulanmasını doğru buluyorum. Ölen insanların yakınları, onların parçalanmış hallerini görmeye de dayanamaz, başkasının görmesine de.  Bu etik bir durumdur.  Sağ veya ölü, bedenin kötü bir durumda, çıplak, parçalanmış, kanlı görüntülenmesini kabul edemeyiz. Bu çocuklarda psikolojik soruna yol açabilir. Bir genç kız, suçiçeği çıkarmışsa, bu görüntüsünün medyada yer almasını kabul edemez.  Ben şahsen suçiçeği geçirdiğimde,  annemin babamın bile benim yüzümü görmesinden rahatsız oluyordum. Nerede kaldı ki başkaları! Bu nedenle, izin alınmadan fotoğraf yayınlanmasına karşıyım.  Grafik tasarım burada devreye girebilir.

“Biz Akademisyenler, Kaynağı Belli Olmayan Yazılara Pek İtibar Etmeyiz”
Haberlerin altında kaynak belirtilmeli. Kaynak belirtildiği zaman, hedef kitle yazının doğruluğunu test edebilir.  Biz akademisyenler, kaynağı belli olmayan yazılara pek itibar etmeyiz.  Doğru olmayabileceğini düşünürüz.  Ayrıca, kaynak güvenilir mi değil mi, bunu da bilmek isteriz. Güvenilir bulmadığınız, yetersiz veya taraflı kaynaktan gelen bilgiyi, azıcık gerçek dışılık pay bırakarak almakta yarar vardır.”

Prof. Dr. Melda Cinman Şimşek kimdir?
İstanbul’da doğdu. Özel Şişli Koleji,  Özel Dost İlkokulu, Fevziye Mektepleri vakfı Özel ışık Lisesi gibi okullarda okudu ve Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler  Akademisi İ.İ.T.İ.A’ya bağlı  Şişli iktisadi ve Ticari İlimler Y.O. İşletmecilik bölümünden mezun oldu. Şimdiki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan İ.İ.İ.T.İ.A’ya bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Y.O. nda 1978’de asistan oldu.Yüksek Lisansını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset İlmi Enstitüsü’nde Siyaset Bilimi üzerine yaptı.  Siyaset, Sosyal Siyaset ve İktisat üzerine çalışmalar  yaptığı İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı.  Doçentlik ve profesörlüğünü Halkla İlişkiler alanında aldı. 2004’te Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi dekanlığına getirildi.  Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanlığı yaptı. İstanbul, İstanbul Ticaret, Yeditepe, Kadir Has, Acıbadem ve Bilim Üniversiteleri’nde ders verdi.  Halen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi olan Şimşek, iki çocuk sahibidir.

Yorum bırakın

SAĞLIK HABERLERİ UZMAN GAZETECİLER TARAFINDAN YAPILMALI

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Hastalık geldiğinde her insanın “doğru bilgiye” ihtiyacının aynı olduğunu vurgulayan NTVMSNBC Sağlık Editörü Tülay Karabağ, “Dolayısıyla sağlık haberlerinin uzman haberciler tarafından yapılması, insanların doğru bilgiye erişiminde önemli rol oynar. Haber kaynakları da alanlarında profesyonelleşmiş, dünyadaki gelişmeleri takip eden ve tıp literatüründen haberdar bilim insanları olmalıdır” dedi.  

Sağlık alanında uzmanlaşmış muhabirler tarafından yapılan haberlerin, doğru  şekilde bilgiyi aktardığı sektörün bildiği bir gerçek. Bu alanda yapılan haberlerin yanlış bilgi i içermemesi için uzman gazeteciler, yapılması gerekenlere dikkat çekmeye devam ediyor.

Bir takım olumsuzluklar olmasına rağmen, geçmişle kıyaslandığında günümüz sağlık haberciliğinin daha iyi bir noktada olduğunu söyleyen NTVMSNBC Sağlık Editörü Tülay Karabağ, konu ile ilgili şunları söyledi: “Kullanılan dil, haber kaynağının seçimi, bilginin başka kaynaklardan teyit edilmesi gibi konularda daha hassas davranılıyor. Ancak bunu her yayın kuruluşu, her haberci ve her haber için söylemek çok zor. Maalesef sağlık haberciliği; daha fazla okunmak veya izlenmek uğruna bir takım abartmalardan, güdümlü haberlerden, hastalara ve hasta yakınlarına boş yere ümit verecek veya onları yanıltacak anlatımlardan ve konunun uzmanı olmayan haberciler ile haber kaynaklarından kurtulmuş değil.  

Sağlık Haberleri İnsanları Kategorileştirmeden Herkesi İlgilendirir
Sağlık haberciliğinde uzmanlaşmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü sağlık haberlerinde verilen bilgiler; siyasi görüş, ekonomik veya sosyal statü gibi insanları kategorileştiren noktalara takılmadan herkesi ilgilendirir. Hastalık da ölüm de sınıf ve statü farklılığı gözetmez, bence insanların mutlak anlamda eşitlendiği tek nokta da ölümdür. Hastalıklardan korunmada ve tedavi imkânlarına erişmede sosyo-ekonomik yapının rolü tabii ki yadsınamaz ancak hastalık geldiğinde her insanın “doğru bilgiye” olan ihtiyacı aynıdır. Dolayısıyla sağlık haberlerinin uzman haberciler tarafından yapılması, insanların doğru bilgiye erişiminde önemli rol oynar. Haber kaynakları da alanlarında profesyonelleşmiş, dünyadaki gelişmeleri takip eden ve tıp literatüründen haberdar bilim insanları olmalıdır.  


“Bu Bilgiler veya Aktardığım Olay Kimin, Ne İşine Yarayacak”
Sağlık haberi yaparken birinci kriter; yapılan haberin toplumun işine yarayıp yaramayacağının sorgulanmasıdır. Bence bir sağlık habercisi haberi yaparken kendisine; “Bu bilgiler veya aktardığım olay kimin, ne işine yarayacak” sorusunu sormalıdır. Ayrıca bilgilerin doğruluğu teyit edilmeli, haber kaynağının güvenilirliği sorgulanmalı, gerekiyorsa karşı görüş alınmalı. Bir de haberde adı geçen kişi veya kişilerin haklarına ve mahremiyetlerine özen gösterilmeli. Hasta hakları göz önünde bulundurulmalı, izinsiz bilgi ve fotoğraf kullanılmamalı. Ancak günümüzde özellikle de internet üzerinde yapılan haberlerde görsel malzeme konusunda arama motorlarından çok fazla yararlanmak zorunda kaldığımız da bir gerçek. Haberlerin çok uzun olmamasına, anlaşılır ve akıcı bir dille yazılmasına dikkat etmek gerekiyor. Sağlık haberlerinin sadece tıp camiasına değil, halka yapıldığı da unutulmamalı, dolayısıyla tıbbi kelimelere mümkün olduğunca az yer verilmeli veya mutlaka açıklaması yapılmalı. Sağlık haberi insanlarda hem boş ümitlere hem de gereksiz paniğe neden olmamalı.

İyi Bir Sağlık Muhabirinin En Önemli Özelliği Öncelikle İşini Sevmesidir
İyi bir sağlık muhabirinin en önemli özelliği öncelikle işini sevmesidir. Çünkü sürekli hastalıklardan, güzel ve zevkli olan birçok şeyin sağlık için zararlı olduğundan, risklerden ve ölümlerden bahseden haberler yapmak her zaman kolay olmayabilir ve bu işi severek yapmayanlarda negatif motivasyon yaratabilir. Yanı sıra sağlık muhabiri araştırmayı, yeni ve ilgi çekecek doğru haberler bulmak, farklı bakış açıları geliştirebilmek için çok çalışmayı da sevmeli. Detaylara inebilmeli, yani hem ormanı hem de ağacı görebilmeli.  

İletişimin Temel Prensibi; Saygı, Sevgi, Empati ve Dürüstlük Olmalı
Her insanla olduğu gibi hekim, firma, özel kurum veya PR temsilcileriyle de iletişimin temel prensibi; saygı, sevgi, empati ve dürüstlük olmalı. İnsanlarla sıcak ve samimi ilişkilerde bulunmak hayatı yaşanır kılan etkenlerdendir ancak ilişkinin dozu laubaliliğe yol açacak boyuta ulaşırsa haberci ve haber kaynağı arasında sağlıklı bir iletişimden bahsetmek zorlaşabilir. Dikkat edilecek en önemli noktalardan biri de suistimallere meydan verebilecek maddi paylaşımlardan kaçınmaktır. İşin içine maddiyat girerse haberciliğin doğruluk, objektiflik ve tarafsızlık ilkeleri zedelenir. Çünkü sağlık sektörü ticari mantıkla yürüyen bir sektör ve habercilerin de noktada çok dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum.   
 ‘O Hastanın Veya Kişinin Yerinde Ben Olsaydım’ 
Sağlık haberinin dili, hedef kitleye uygun olmalı. Yani haberi sadece doktor veya hemşire gibi tıbbi personele yönelik değil,  toplum için yapıyorsak, her insanın anlayabileceği sadelikte ve tıbbi terimlerden arındırılmış bir formatta vermeliyiz. Kişileri konu alan haberlerde kelimeleri, insan ve hasta haklarını gözeterek, kafamızdan ‘o hastanın veya kişinin yerinde ben olsaydım’ cümlesini geçirerek seçmeliyiz. ‘Kesin çözüm, şu hastalık tarih oluyor, tedavide devrim’ gibi ifadeleri kullanırken, insanları boş yere umutlandırıp umutlandırmadığımızın ayırdında olmalıyız. Haberde kullandığımız görsel malzemeler de insanlarda rahatsızlık yaratmayacak nitelikte ve konuyla alakalı olmalı. 


Televizyonlardaki Sağlık Programlarını Bu Alana Hakim Kişilerin Sunması Gerekir
Televizyonlardaki sağlık programlarını bu alana hakim kişilerin sunması gerekir. Zaten konuyla alakasız kişilerin sunduğu programların kalitesi de herkesin malumu. Programa katılan konukların televizyon dilini iyi kullanması dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri. Çünkü bir kişi kendi branşında çok başarılı olabilir ancak bunu kamera karşısında aktarabilme özelliğine sahip olmayabilir. Bu nedenle program konuğu akıcı konuşabilmeli, donanımlı olmalı, sorulara kısa-öz ve anlaşılır şekilde cevap verebilmeli. 

Sanal Ortamdaki Bazı Haberlerin Hiçbir Süzgeçten Geçmeden Yayınlandığına da Sık Tanık Oluyoruz
Sosyal medya veya internet gibi mecralarda yapılan sağlık haberciliğinde yeterli özenin olmadığını düşünüyorum. Haberlerini itina ile hazırlayıp yayınlayan siteler ve blog yazarları var ancak, çok sayıda sitenin sağlık sayfalarındaki haberleri okuduğunuz zaman haberlerin gelişigüzel yazıldığını ve editoryal çalışmadan uzak olduğunu görebilirsiniz. Mesela hastanelerden veya PR şirketlerinden gelen bültenleri üzerinde hiçbir çalışma yapmadan olduğu gibi kopyalayıp sayfalarına yapıştıran çok sayıda sağlık sitesi var. Bu durumu, ilk metindeki yazım veya anlatım hatasının tüm sitelerde aynen muhafaza edildiğini görerek anlamak hiç de zor değil. Haberleri hızlı vermek ve çok haber girmek adına hepimiz hata yapabiliyoruz ancak sanal ortamdaki bazı haberlerin hiçbir süzgeçten geçmeden yayınlandığına da sık tanık oluyoruz. Bu mecradaki bir diğer sorun da haberlerin kaynak gösterilmeden verilmesi.  


Hastalık Yoktur Hasta Vardır
Halk sağlık haberlerini okurken öncelikle haberin hangi yayın kurumunda yayınlandığına ve kurumun yayın ilkelerine bakmalarını öneririm. Asparagas veya sansasyonel haberlerle reyting yakalamaya çalışan internet sitelerinin, televizyonların veya gazetelerin verdiği haberlere kuşkuyla yaklaşmak gerektiği kanısındayım. Bir haberdeki bilgiyle herhangi bir ilaç veya ürünü kullanmak, herhangi bir yöntemi kendi vücudunda uygulatmak doğru değil. Sağlık haberlerindeki bilgiler genellemelere dayanabilir, bu yüzden ‘hastalık yoktur hasta vardır’ ilkesinden hareketle haber konusuyla ilgilenen kişilerin doktorlarıyla bilgi alışverişinde bulunmaları, haberde geçen işlem, ürün veya ilacı doktorları onayladığı takdirde kullanmaları doğru olacaktır.

Habercilikte Doğru Yaklaşım: Başkalarının Habercileri Denetlemesi Değil, Dozunda “Oto Kontrol” Mekanizmasının İşlemesidir
Bence habercilikte doğru yaklaşım; başkalarının habercileri denetlemesi değil, dozunda “oto kontrol” mekanizmasının işlemesidir. Bunun için de işini iyi yapan, neyin ne olduğunu bilen veya neyin ne anlam ifade ettiğini anlayabilecek kapasitedeki kişilerin sağlık haberciliği yapması gerekir. Yani sağlık habercisi, yüklendiği sorumluluğun bilincinde ve kendi mesleki denetimini kendisi yapabilecek yetkinlikte olmalıdır. Çünkü bilgi sahibi kişi ve kurumlarla fikir teatisinde bulunmak farklı, onların denetimi altında ya da güdümünde olmak farklı. Dolayısıyla haberci bilmediği veya yorumlayamadığı konularda doğru haber verme adına bilgi alabilir, haberinde gerekli değişiklikleri yapabilir ancak bu, sansür boyutuna varacak bir müdahale olmamalıdır .   

Okuyucu veya İzleyici Haberin Hangi Kaynaktan Alındığını Bilmeli

Haberlerde kaynak belirtilmeli çünkü; okuyucu veya izleyici haberin hangi kaynaktan alındığını bilmeli. Ayrıca habercinin emeğine saygı göstermek açısından da kaynak belirtmenin önemli olduğunu düşünüyorum.”  

Tülay Karabağ Kimdir?
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldum, aynı bölümde yüksek lisans yaptım. 1993’ten 2000 yılına kadar Star televizyonunda; program ve haber merkezinde prodüktör-muhabir olarak çalıştım. 2000-2008 yılları arasında NTV’de sağlık programlarında çalıştım, 2008’den sonra ise NTV’nin internet haber portalı Ntvmsnbc’de sağlık editörü olarak görev yapmaktayım. 

Yorum bırakın

“SAĞLIK HABERİ REKLAM KOKMAMALI”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Sağlık muhabirinin, temel gazetecilik etik kurallarını gözetmesinin gerektiğini vurgulayan Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elgiz Yılmaz, “Sağlık haberi reklam kokmamalı. Öncelikle hastalık ve tıbbi uzmanlık alanına ait dernekleri haber kaynağı olarak kullanmaya özen göstermelidir” dedi.
Geçtiğimiz 10 yıldan bu yana ülkemizde sağlık iletişimi alanında yapılan akademik çalışmalar başarılı şekilde artıyor. Sağlık sektörü aktörleri, konuya hem bilimsel olarak ilgi gösteriyor hem de pratik uygulamalarında alanın akademisyenleri ile işbirliğine gidiyor. Sağlık iletişimi ve sağlığın geliştirilmesi alanlarında, sivil toplum kuruluşları faaliyet gösteriyor. Ayrıca sağlık iletişiminin farklı yönlerini konu alan akademik ve sektörel konferanslar daha çok düzenleniyor.

Sağlık iletişiminin ülkemizde disiplin olarak son beş yılda gerçek anlamda konuşulmaya başlandığını söyleyen Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elgiz Yılmaz, konu ile ilgili şu bilgileri verdi:Kişilerarası, küçük gruplar içi ve kitle iletişimi olmak üzere farklı boyutlarda ele alınması gereken sağlık iletişimi alanında Türkiye’de ilk akademik çalışma, 2004 yılında yapılmıştır. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İnci Çınarlı’nın 2004 yılında hazırladığı “Sağlığın Geliştirilmesinde Sağlık İletişimi Yöntemleri Olarak Sosyal Pazarlama, Medyada Savunuculuk ve Halkla İlişkilerin Etkisi” başlıklı doktora tezi alanın öncü çalışmasıdır. Aynı yıllarda yine Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Sağlık İletişimi dersi lisans ve yüksek lisans düzeyinde verilmeye başlandı.
2007 yılında yurtdışında tamamladığım “Hastane Ortamında Sağlık Profesyonelleri ve Hastalar Arasındaki Kişilerarası İletişim” başlıklı doktora tezim ile sağlık iletişiminin kişilerarası boyutunu akademik alana taşımış oldum.

Sağlık İletişimi, Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Artırılması Açısından Önemli
Sağlık iletişimi; sağlık ve sağlığı ilgilendiren konularda bireylerin, örgütlerin ve toplumların bilinçlendirilmesi, önemli sağlık konuları hakkında bilgi verilmesi ve farkındalık yaratılması, sağlık okuryazarlığı düzeyinin artırılması açısından önem taşıyor. Birey olarak insan hakları kapsamında yer alan sağlık hakkının tanınması ve bu konuda bilinç oluşturulması, bireylerin kendilerinin ve içinde bulundukları çevrenin sağlık durumları hakkında verecekleri kararları olumlu yönde etkileyecek şekilde iletişim strateji ve yöntemlerinden yararlanmaktır.


“Geleneksel ve Yeni Medyada Yer Alan Tıbbi Bilgiler, Bireylere Sadece Fikir Verme Amacı Taşımalı”
Sağlık iletişiminin temel noktalarından biri, sağlıkla ilgili mesajların bireylere ve topluma yayılarak, okuyucu tarafından yorumlanmasını sağlamalıdır. İletişim ve sağlık alanını birbirine bağlayan bu disiplin hastalıkların önlenmesine ve sağlığın geliştirilmesine önemli katkıda bulunduğundan, özellikle sağlık okuryazarlığı kavramının altını çizmek isterim. Çünkü kamuoyunu bilgilendirme esası taşıyan medya; yayınladığı sağlık içerikleriyle bir yandan bireylerin sağlıksız davranışta bulunma olasılıklarını artırabilirken diğer yandan doğru sağlık bilgileri aktararak bireylerin kendi sağlık durumları hakkında söz sahibi olmalarını da sağlayabilmektedir. Geleneksel ve yeni medyada yer alan tıbbi bilgilerin, bireylere sadece fikir verme amacı taşıması gerektiği unutulmamalıdır.

“Sağlıkta En Ufak Bir Hata veya Yanlış Yönlendirmenin Geri Dönüşü Neredeyse Mümkün Değil”
Sağlık muhabiri haber yaparken temel gazetecilik etik kurallarını gözetmenin yanı sıra, sağlık gibi en ufak bir hata veya yanlış yönlendirmenin neredeyse geri dönüşünün olmadığı unutmamalı. Sağlık haberi reklam kokmamalı. Öncelikle hastalık ve tıbbi uzmanlık alanına ait dernekleri haber kaynağı olarak kullanmaya özen göstermelidir.

Medya, Doğru ve Güvenilir Haber Kaynakları Seçerek Toplumu Doğru Bilgilendirmeli
Sağlık iletişimi; kişilerin hastalık ve sağlık hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamak, genel sağlık düzeyini artırmak, hastayı tedavi süreci hakkında karar verici mekanizma olarak bilgilendirmek amaçlı iletişim faaliyetleridir. Disiplinler arası bir alan olan sağlık iletişimi doktor, hasta, hasta yakını ve diğer sağlık çalışanları arasındaki iletişim sürecini inceleyen kişilerarası iletişim ve kamu sağlığı enformasyonu ile medya arasındaki iletişimi değerlendiren kitle iletişimi olmak üzere iki farklı boyutta ele alınabilir. Bu kapsamda ideal bir sağlık iletişimi için taraflara ayrı ayrı roller düşüyor. Medya, doğru ve güvenilir haber kaynakları seçerek toplumu doğru bilgilendirmeli. Eğitim kurumları, hasta dernekleri ve sağlık alanında çalışan diğer sivil toplum kuruluşları, hastaneler bünyesinde açılacak hasta okulları bireyleri ve hastaları hastalıklarını ve sağlık durumlarını yönetebilecekleri eğitim programları düzenlemeli. Bu sayede toplumun “sağlık okuryazarlığı” düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunulabilir. Sağlık sistemi doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının çalışma saatleri ile koşullarını, muayene sürelerini ve özlük haklarını iyi düzenlemeli. Doktorların hastaları ile iletişim kurarken doğru zaman yönetimi yapabilmeleri,  tıbbi jargon kullanmadan, etkili yüz yüze iletişim kurması sağlanmalı.


Kitle İletişim Araçları ile Hastaya Teşhis Koymaktan veya Reçete Önermekten Kaçınılmalı
Hekim bir hasta ile yüz yüze görüşmeden, fiziki muayene yapmadan yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı imkanlar veya kitle iletişim araçları ile hastaya teşhis koymaktan, tedavi yöntemi veya reçete önermekten kaçınmalı. Hastanın tetkik sonuçlarını yorumlamamalı, ilaç firmalarının satış kanalı gibi konumlandırılmayı reddetmeli. Uzmanlık alanını tanıtmaya yönelik iletişim faaliyetlerinde “en iyi”, “ilk”, “sadece ben”, “en uygun”, “en doğru”, “en etkili” gibi iddialı ve rekabete aykırı sıfatlar kullanmamalı. Hastaların sağlık hizmeti alacakları hekim ve sağlık kuruluşunu seçme haklarının olduğu unutulmamalıdır.

“İlaç Firmaları, Doktor ve Eczacıları Agresif Satış Kanalı Olarak Gösterecek Etik Dışı Uygulamalardan Kaçınmalı”
İlaç firmaları sahip oldukları ürün çeşitleri ve öne çıkarmak istedikleri tedavi alanları ve etken maddeleri pazarlama amacı taşırlar. Ancak malzemeleri insan sağlığı ve güvenliği olduğundan, ülkemizde sağlık okuryazarlığı istenilen düzeyde olmadığından henüz reçetelenen ilaçların reklamlarının yapılması yasak. Bu nedenle pazarlama odaklı halkla ilişkiler faaliyetlerini tercih eden ilaç firmaları hedef olarak, doktor ve eczacıları agresif satış kanalı şeklinde gösterecek etik dışı uygulamalardan kaçınmalı.

“Halkın, Medyaya Duyduğu Güveni Yitirmesine Neden Olacak İçerik Yayınlanmamalı”
Özel kurumlar yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı zaman ve maliyet etkin uygulamalar ile hasta çekmek amacıyla “doktorunuzla online görüşün”, “doktorunuza sorun söylesin” şeklinde riskli kanallardan kaçınmalı, çeşitli ameliyat veya tıbbi işlemleri öne çıkartan ve fiyat bilgisi veren kanunen yasak olan ticari içerikli reklam kampanyaları yapmamalıdır. Bu nedenle halkın aldığı, sağlık haberinden yola çıkarak yanılgıya düşmemesi ve yanıltıcı içerikleri ayırt edebilmesi gerekir. Okuyucu kitlenin, medyaya duyduğu güveni yitirmesine neden olacak içerik yayınlanmamalı ve haber aracılığıyla yapılmak istenen ticari propagandaların farkında olabilmeleri, kendi sağlık durumlarını riske sokacak yanlış davranışlarda bulunmamalarıdır. Aksine doğru sağlık yayınlarını seçerek kendi sağlık durumları hakkında söz sahibi olabilmeleri altı çizilmesi gereken durumlardır.

Genelde Hasta Kafasında Birçok Soru İşareti İle Muayene Odasından Ayrılıyor
Hasta ile kurulan yüz yüze iletişimde, medyanın topluma ileteceği tıbbi bilgilerde sade dil tercih edilmelidir. Çünkü doktorların haklı olarak sıklıkla kullandıkları tıbbi terminoloji hasta ile muayene ve tedavi sürecinin etkin olmasını engelleyen başlıca faktörlerden. Bu dile yabancı olan hasta, kendi sağlık durumu hakkında verilen bilgileri anlayamayabiliyor. Hasta, doktor karşısında pasif kaldığından soru sormaktan da çekiniyor ve genelde kafasında birçok soru işareti ile muayene odasından ayrılıyor. Bunun yerine açık, yalın ve net ifadeler tercih edilmelidir.

Toplumumuzun Genetik Özelliklerine Uymayan Görseller Kullanılmamalı
Gerek medya haberlerinde gerek sağlık kuruluşlarının tanıtım malzemelerinde kullanılacak görsellerde; gerçek hasta, hasta yakını ve bebek görseli kullanılmamalı. Toplumumuzun genetik özelliklerine uymayan görsellerin kullanılmamalı. Örneği; sadece beyaz ırkta görülebilen bir hastalığı anlatırken siyah ırka mensup birinin görseli olmamalı. Diabanklardan alınan ve daha önce birçok kez farklı markaların kullandığı görseller tercih edilmemeli. Toplumu konu hakkında bilgi edinmesinden soğutacak kadar korkutan görsellerin kullanılmamasına dikkat edilmeli. 


“Eskiden Hastalar Bir Yakınmaları Olduğunda Doktordan Önce Eczacıya Danışırdı, Şimdilerde İnternet Bu Uzmanların Yerini Almaya Başladı”

İnternetin sağlık hizmetleri için kullanımı, kullanıcı tarafından sağlık web siteleri üzerinden ulaşılabilen tüm hizmet ve aktiviteleri kapsıyor. Sağlık bilgisi içeren web siteleri, sağlık kuruluşlarının kurumsal web siteleri, erişim, sağlık ürünlerine erişim, sağlık profesyonelleri ve online destek grupları ile etkileşim, elektronik bültenler, forumlar, bloglar gibi hızlı ve ücretsiz platformlar yaygın bir kullanım alanına sahip. Eskiden hastalar bir yakınmaları olduğunda doktordan önce eczacıya danışırdı. Şimdilerde internet bu uzmanların yerini almaya başladı.

“Teknoloji Sayesinde Doktorlarla İletişimde ve Hasta Odaklı Çözümlerde Yüksek Etkinlik Düzeyine Erişilebiliyor”
Deneyim paylaşımı ve etkileşimin en hızlı olduğu, baş aktörlerinin hasta, hasta yakını, doktor, diğer sağlık profesyonelleri ve ilaç firmalarının olduğu sağlık sektöründe yeni teknolojik alt yapıya sahip iletişim kanallarının önemi çok büyük. Ekonomik ve zaman kazandıran iş modelleri kurulmasını sağlayan bu teknolojiler sayesinde doktorlarla iletişimde ve hasta odaklı çözümlerde yüksek etkinlik düzeyine erişilebiliyor. Çeşitli ilaç firmalarının, doktor ve eczacılar için hazırladıkları hedef kitleye özel içerikli web siteleri, Facebook ve Twitter platformları sağlık profesyonellerinin tıbbi literatüre ulaşma, online eğitim videolarına ve platformlarına erişme, ilaçlara ait detaylı (görsel ve yazılı) bilgileri edinebilme imkanı sağlıyor. Ayrıca, sosyal güvence sistemiyle ilgili yenilikleri takip edebilme, hastaları için kişiye özel bilgilendirme içerikleri oluşturma, tablet uygulamaları, doktorlar kişisel web siteleri ve sağlık kuruluşlarının kurumsal web siteleri öne çıkan örnekler.

Sağlık gibi insanların hassas oldukları bir alanda kitlelere iletiminde “mesajın doğruluğu”, “mesajı ileten kaynağın güvenilirliği”, “iletilen enformasyonun kontrolü” önemle üzerinde durulması gereken noktalardır.  

Sağlık İletişimiyle İlgili Mevzuat Örnekleri
Türkiye’de sağlık verileri Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlükleri’nden elde ediliyor. Ayrıca Türk Tabipler Birliği, Tabip Odaları, tıp ve eczacılık alanlarına ait akademik dergiler, çeşitli devlet otoriteleri ve AİFD (Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği) gibi sivil toplum kuruluşlarının sağlıkla ilgili raporları güven duyulan enformasyon kanalları olarak kabul ediliyor. Öte yandan medya ve reklam sektörünün kendi mesleki kurallarının yanı sıra sağlık iletişimiyle ilgili mevzuat örnekleri şöyle:
-11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun
-Tıbbi Deontoloji Tüzüğü
-Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun (RTÜK)
-14/5/1928 tarihli ve 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarları Kanunu
-27/03/2002 tarihli Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin Bilgilendirme ve Tanıtım ile ilgili maddeleri
-14/10/2012 tarihli Resmi Gazete’de değişiklikleri yayınlanan Beşeri ve Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkındaki Yönetmelik

Türkiye’de sağlıkla ilgili mevzuat ve düzenlemeler oldukça eski tarihli ve günümüzdeki gelişmelere ayak uyduramıyor. Dolayısıyla uygulamada bu yasal düzenlemelerin çerçevesine giren çok sayıda sağlıkta tanıtım ihlaline rastlanıyor. Sağlıkla ilgili tüm aktörler bir araya gelerek alanın güncel gereksinimlerine yanıt verecek kuralları kapsayan ve caydırıcı yaptırımları olan yeni düzenlemeler hazırlamalı. Bu kapsamda sağlık enformasyonunun en önemli alıcısı hastalar, çeşitli kanallardan güvenilir sağlık bilgisinin nasıl edinilmesi gerektiğini öğrenmeli. İletişim araçlarında yayınlanan her sağlık bilgisi ya da istatistiğinin her hastaya uyması gerekmediğini anlamak, öğrenmek hastanın sorumluluğunda.

Doç.Dr. Elgiz Yılmaz kimdir?
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans derecemi Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı Halkla İlişkiler Bilim Dalı’ndan aldım. Bu süreçte Amerikan Hastanesi Stratejik İletişim departmanında “Stratejik İletişim Uzmanı” olarak görev yapıyordum. 2004 yılında akademisyen olmaya karar vererek yeniden yuvama yani Galatasaray Üniversitesi’ne döndüm.

Doktora çalışması için 2005-2007 yılları arasında Fransa’ya gittim. Dünyaca ünlü şarapları bulunan Bordeaux’daki Université Michel de Montaigne Bordeaux 3’te doktoramı tamamladım. Tezimin konusu “Sağlık alanında iletişim süreçleri: hastane ortamında sağlık profesyonelleri ile hastalar arasındaki kişiler arası ilişkiler” üzerine. sektörel deneyimi akademik araştırma alanıma da taşımak istediğimden tez konumun sağlık iletişimi üzerine olması tesadüfi değil.
Doç. Dr. Elgiz Yılmaz, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor. Akademik çalışma alanlarım; halkla ilişkilerde yeni teknolojiler, kişiler arası iletişim, kurum içi iletişim ve sağlıkta kişilerarası iletişimdir. Bu alanlarda uluslararası kongrelerde sunulmuş ve yayınlanmış çok sayıda bildirim ve ulusal dergilerde yayımlanmış makalelerim bulunmaktadır.

1 Yorum

“SAĞLIK HABERCİLİĞİ SÖMÜRÜYE AÇIK BİR ALAN”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER


Sağlık haberciliğinin sömürüye açık bir alan olduğuna dikkat çeken TRT Sağlık Muhabiri Gülben Şahin,  “Arz ve talep edenlerin bu sömürüye yer vermemesi gerekiyor.  Çok fazla televizyon ve gazete var. Burada sağlık konusunda branşlaşmış, uzman kişilere ihtiyaç var. Bundan kastım sadece hekim değil, işinin ehli sağlık muhabirlerine de ihtiyaç var” diye konuştu.

Sağlık haberciliği alanında uzun yıllardır çalışan ve işin uzmanı olan televizyoncuların bu konudaki görüşlerini almaya devam ediyoruz. Televizyonda sağlık haberi yaparken, nelere dikkat edilmeli? Bu haberlerin doğruluğundan nasıl emin olunur? Alanında uzman isimlerden TRT Sağlık Muhabiri Gülben Şahin, konu hakkında bilgi verdi.

Sağlık haberciliğinin gelişiminin, izleyicinin veya okurun bilgi birikiminin artmasıyla paralel seyrettiğini belirten TRT Sağlık Muhabiri Gülben Şahin, şunları söyledi: “Geçmişte azla yetinen okur, artık bilgi birikimi arttıkça daha fazlasını istiyor. Bu durum da bilinci getiriyor ki, bu en önemli ihtiyaç. Çünkü sağlık haberciliği sömürüye açık bir alan. O yüzden arz ve talep edenlerin, bu sömürüye yer vermemesi gerekiyor.  Çok fazla televizyon ve gazete var. Burada sağlık konusunda branşlaşmış, uzman kişilere ihtiyaç var. Bundan kastım sadece hekim değil, işinin ehli sağlık muhabirlerine de ihtiyaç var.

“İlgi Gösteren Kesimin İhtiyaçlarını Düşünerek Sağlık Haberciliğinin Konularında Ayrım Yapılabilir”
Sağlık haberlerinde aktarım önemlidir. Görüşülen uzman kişinin ve kurumun ne dediği, ne demek istediği doğru olarak aktarılmalıdır. Sağlık haberciliği herkesin ilgisini çekmeyebilir. O yüzden ilgi gösteren kesimin ihtiyaçlarını düşünerek konularında ayrım yapılabilir.

Ancak dikkatinizi çekmek isterim ki, günlük hayatın her parçası sağlıkla ilgili.Sağlık deyince sadece fiziksel sağlıktan bahsetmiyorum, ruh sağlığı da bu işin içinde yer alıyor. O yüzden sağlık haberciliği sadece hastane, hekim, reçete veya sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili değil.  Yaşadığınız ortam, yaşadığınız insanlar, günlük hayatta yaptıklarınız, mesela başından kalkmadığınız bilgisayardan tutun da havalandırılmayan odanız bile  hem sağlığınızdaki  hem de konforunuzdaki seviyeyi  işaret ediyor.  

“Uzman Seçiminde de Kişilerin Kendilerini İspatlamış veya Görüşlerinin Teyit Edilmesi de Önemlidir”

Haber kaynakları ise kuşkusuz uzmanlar, kurum ve dernek yetkilileri öncelikle… Uzman seçiminde kişilerin kendilerini ve ifade etmek istediklerini ispatlaması önemli… Söylenenlerin teyidi önemli… Akıllarda soru işareti bırakmayacak şekilde yapılmış bir habercilikten bahsediyorum. Sırf sansasyon olsun diye söylenen bir sözün, muhabirin kaleminden çıktıktan sonra kontrol edilememe riski vardır. Konu hele sağlık olunca yazılan ve yayınlanan her noktaya dikkat etmek sağlık muhabirlerinin asli görevidir.

Yurt Dışında Aynı Çizgi Film Kanalları Çocuklarına Aynı Şiddette Çizgi Filmleri İzletiyor mu?

Sağlık haberlerinde doğru, güvenilir ve ispatlanmış habercilikten yola çıkarak,  yanlışa yer olmayan bir habercilik anlayışı akıllarda olmalı.  Görüş alınanların güvenilirliği, ilgili sağlık kurumlarının açıklamalarının yanı sıra, aynı konunun yurtdışında nasıl yürütüldüğünü de izleyicilere aktarmak gerekiyor. Bu da izleyicilere bir kıyaslama şansı veriyor. Mesela her birimiz çocuk ruhunu etkileyen şiddet içerikli çizgi filmlerden bahsediyoruz. Bakalım yurt dışında aynı çizgi film kanalları çocuklarına aynı şiddette çizgi filmleri izletiyor mu?

İdeal Bir Sağlık Muhabiri: Doğru, Güvenilir, Kaleminde Çıkar Bulunmayan Muhabir Olmalı

İdeal bir sağlık muhabiri öncelikle idealist, vicdan sahibi olmalı. Bunu yaparken insanların merhamet duygularını sömürmemeli.  Gerçeği haber olarak vermeli. Yani doğru, güvenilir, kaleminde çıkar bulunmayan muhabirler olmalı.

Sağlık Muhabirleri de İlki, Yeniyi ve Keşfedilmemişi Bulmak İster

Muhabirler, özgün ve özgür haber peşinde koşar. Sağlık muhabirleri de ilki, yeniyi ve keşfedilmemişi bulmak ister. Bu yüzden günümüz koşullarında yeniliklerden haberdar olmak için bir işbirliği şart. Bunu da etik kurallara uygun olarak gerçekleştirmek gerekiyor.

Görsel Malzemeler Seçtiğiniz Konu ile İlişkili Olmalı

İletişim fakültesinde gazetecilik okuyan herkese kolay anlaşılır bir dil kullanımından bahsedilir. Hem televizyon hem gazete haberlerinde dil,  kolay, anlaşılır ve yalın tercih edilmeli. Ağdalı sözler, anlamsız ve gülünç olur.  Herkesin anlayacağı bir dil tercih edilmelidir.  Görsellikte ben bir televizyoncu olarak en çok küçük muayenehane odalarından şikayetçiyim. Bu gibi yerlerde çekim yapmak hakikaten zor oluyor.

Görsel malzemeler seçtiğiniz konu ile ilişkili olmalı. Mesela bir kıkırdak ameliyatından bahsediyorsanız, uzman hekim ile kıkırdak yapısının maketi üzerine konuşabilirsiniz. Yeni bir robotik cihaz varsa onu kullanarak…  İlgili ameliyat ve laboratuar çalışmalarını izin ile hekimden alabilirsiniz. Durağan olmasının aksine ilgi çekici görsel malzeme haberin vitrinidir. Sağlık haberciliğindeki kriterler sağlık programları için de geçerlidir.

“Kaynağını Bildiren, Sitesinde veya Blogunda Süreklilik Arz Eden Sağlık Haberciliğini Tercih Ediyorum”
Bloglarda denetim mekanizması olmaması beni düşündürüyor. Ama aklımızı kurcalayan her şey hakkında artık internetten bilgi alabiliyoruz. Sadece kaynağını bildiren, sitesinde veya blogunda süreklilik arz eden sağlık haberciliğini tercih ediyorum. Bunlarından biri de Esra Öz.

Bilinç, Bilinci Getirir

Herkes, kendisini ilgilendireni okur, ondan bilgi sahibi olur. Azla yetinmeyen bir okuyucu ya da izleyici  talebi olursa sağlık haberciliği de kendini geliştirir diye düşünüyorum. Yani araştırmak, araştırmak ve her seferinde bir öncekinden daha iyi olmak.  Bilinç, bilinci getirir.

Yayıncılıkta Yanlışa  Yer Yoktur

Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetimde, televizyonculuktaki denetim mekanizmalarını biliyorsunuz.  RTÜK bu konuda üzerine düşen görevi yapıyor. Yayıncılıkta yanlışa yer yoktur. O yüzden TRT olarak  yanlış haber vermemek adına kontrolümüzü,  kaynak seçiminden, muhabirinden ve en üst düzeyindeki yöneticisine kadar bir işbirliği çerçevesinde yapıyoruz.

Haberlerin altında kaynak belirtilmelidir. Çünkü kaynağın belirtilmesi haberin doğruluğuna ve güvenilirliğine bir atıftır.”

Gülben Şahin Kimdir?

Denizli’de doğdum. İlk ve orta ve liseyi Denizli ve Ankara’da okudum. Denizli Anadolu Lisesi’nin ardından Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldum. TRT’de Sabah ve Kıbrıs Özel programlarında çalıştıktan sonra sağlık haberciliği ve sosyal politika alanında haber merkezinde çalışmaya başladım.

Sunumları :
  • Ulusal Kanserli Hastalar Kongresi’nde Medyayı temsilen “Medya ve Kanser” konulu sunum
  • TBMM Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’nda sunum
  • TRT bünyesindeki eğitimler 
Aldığı ödüller :  

  • “Basında Sağlık TV Araştırma Ödülü”  2003
  •  “Oksijenle Gelen Sağlık” Haberine verilen ödül  2004
  •   “Yılın en iyi sağlık muhabiri” ödülü 2009
  •  “TEB En iyi Televizyon Haberi “ ödülü 2012

Yorum bırakın

“BASILI MEDYADAKİ HABERLERİN ÇOK AZI ÖZGÜN SAĞLIK HABERCİLİĞİ”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Basılı medyadaki haberlerin bir kısmının çeviri çok azının ise özgün sağlık haberciliği olduğunu gözlemlediğini söyleyen İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay, bu konuda yapılanlar ve aslında olması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Sağlık haberciliğinin ilkeleri konusunda alanında uzman isimler kuralların belirlenmesi için “Sağlık Haberciliğine Yön Verenler” röportaj serisinde yer almaya devam ediyor.  Temel olarak dünyadaki sağlıklı yaşam trendinin yaygınlaşması ve bunun ülkemize de yansımasıyla birlikte sağlık alanındaki habercilik ve yayıncılık daha fazla önem kazanmaya başladığını söyleyen İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ayla Okay, bunda elbette ki genel olarak kitle iletişim araçlarında sağlık konusunun, izleyici, okuyucu tarafından daha fazla dikkate alınmasının da etkisi söz konusu olduğunu hatırlattı. Okay konu ile ilgili şunları söyledi: “Dünyadaki pek çok gelişmeyi kimi zaman kopyalayan ülkemiz, batının sağlık yayıncılığını da kendi formatına oturtarak bizlere yansıtmaya başlamıştır. Son yıllarda özellikle televizyonda yayınlanan sağlık programlarında bir patlama söz konusu. Özel sağlık kurumlarının sayısının artmasının da bunda rolü olduğuna inanıyorum. Sağlık alanındaki reklam kısıtlamaları nedeniyle, özel sağlık kurumları hekimlerini belli ücretler ödeyerek sağlık programlarına çıkartarak, o hekim aracılığıyla kendi kurumlarına hasta çekmeye, dikkat çekmeye çalışmaktadırlar. Basılı medyadaki haberlerin bir kısmının da çeviri çok azının ise özgün sağlık haberciliği olduğunu gözlemlemekteyim.

“Dikkat Edilmesi Gereken Kaynağın Güvenilirliğidir”
Haberin sahip olması gereken temel özellikler tüm haber türleri için geçerlidir.  Doğru, tarafsız ve gerçek bir haberin sahip olması gereken unsurlar sağlık haberciliği için de geçerlidir. Sağlık alanının tüm konuları bu habercilik türü için geçerlidir. Haber kaynakları da çok çeşitli olabilir. Bu alandaki uzmanların yaptığı açıklamalardan, bilimsel makalelerin sonuçlarını bir habere çevirmek kadar kaynak sayısı oldukça fazladır. Burada dikkat edilmesi gereken elbette ki kaynağın güvenilirliğidir.

“Sağlık Okur Yazarlık Seviyemiz Oldukça Düşük”
Sağlık haberleri yapılırken, haberin kaynağına dikkat edilmelidir. Okurun, izleyicinin yanıltılmaması çok önemlidir. Bizler komşumuzun bize ilaç önerdiği, arkadaşımızın kendine iyi gelen merhemi önerdiği bir toplumda yaşıyoruz. Sağlık okur yazarlık seviyemiz oldukça düşük. Bu nedenle haberlerin yapısına, içeriğine özen gösterilmesi gerekiyor. Sağlık muhabirleri haber yaparken temel kriterleri elbette ki, bilginin kaynağı ve doğruluğu mutlaka detaylı olarak araştırılmalı ve bu şekilde haber yapılmalıdır.

“İdeal Bir Sağlık Muhabiri Doğuştan Meraklı Olmalı Ve Yaptığı İşi Çok Sevmeli”
Bence ideal bir sağlık muhabiri, doğuştan meraklı olmalı ve yaptığı işi çok sevmeli. Tıpkı sağlık iletişiminde olduğu gibi, sağlık muhabirliği de hem bir sosyal alanı, hem de bir tıp alanını bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenler her iki tarafın özelliklerine vakıf olmalı ve hem toplumun dilinden, hem de tıp dilinden anlayabilmelidir. Diğer sahip olması gereken özellikler ise, normal bir muhabirin sahip olması gerektiği tüm özelliklerdir.

“Gelen Bilgiler Mutlaka Gazeteci Tarafından Kontrol Edilmeli”
Sağlık muhabiri,  hangi kişiden ya da hangi kurumdan olursa olsun aldığı bilgilerin doğruluğunu tekrar kontrol etmeli ve teyit etmelidir. Konu sağlık olduğu için, insanların etkilenme tarzı da daha fazla olacaktır, bu bakımdan bu kontrol bence önemli. Günümüzde çok sayıda medyatik hekim de var ve insanlar bunları ekrandan, gazetelerden tanıyorlar ve neredeyse bir kanaat önderi olarak görülüyorlar. Bu kişilerden gelen bilgiler de mutlaka gazeteci tarafından kontrol edilmeli, çünkü zaman zaman bu kişiler de kurumlarla yaptıkları sözleşmeler gereği onların ürünlerinin temsilcisi haline gelebiliyorlar. Halkla ilişkiler temsilcileri ve basın birimleri ise, muhabirlerin önemli birer bilgi kaynağıdır. Bu kaynaklardan gelen bilgiler artık günümüz medyasında önemli bir konuma sahip. Buradaki kaynakları da kontrol etmek koşuluyla kullanmaları işlerini kolaylaştıracaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken, haberci kimliğinden çıkıp, kişinin kurum temsilcisi haline gelmemesidir. Bugün gazeteciler arasında çeşitli markalara, kurumlara danışmanlık yapanlar da bulunmakta ve bunlar yazdıkları yazılarında o kurumdan, markadan olumlu olarak bahsederek, okuyucularını etkileyebilmektedirler. Ben bunu etik bulmuyorum.

“Hedef Kitlenin, Okurun Yapısına Göre Dilin Kullanılması Gerektiği Unutulmamalıdır”
Bizim fakültede öğrencilerimizle paylaştığımız bilgilerde, yazdıkları basın bültenlerinin ortalama 14 yaşındaki bir kişinin anlatacağı dile sahip olması gerektiğidir. Konu sağlık olduğunda da mümkün olduğunca basit ve anlaşılır bir dilin kullanılması gerekmektedir. Bu elbette ki, mesleki yayınlar için geçerli değildir. Hedef kitlenin, okurun yapısına göre dilin kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Konuların basitleştirmesi açısından görsel malzeme kullanımı, sağlık haberlerini daha anlaşılır hale getirebilmektedir. Burada da seçilen görselin konuya uygun ve özgün olmasına dikkat edilmelidir. Bir hafta yapılacak olan depresyon haberi için bir fotoğrafı kullanıp, bir ay sonra aynı fotoğrafı migren için kullanmak uygun olmayacaktır. Okur her şeyin farkında ve resimleri de önemser, bunu muhabir de dikkate almalıdır.

“Konu Sağlık ve Hekim Olduğunda İnsanlar Kolaylıkla Herkesin Gerçekten de “Uzman” Olduğuna İnanabilmektedirler”
Sağlık programlarının çoğu artık kurumların, kişilerin tanıtımları haline gelmektedir. Bunu ayırt edemeyen kimi izleyiciler de kolaylıkla bu tanıtımlara inanmakta ve o kurumlara, kişilere yönelmektedirler. Tamamen ticari amaçlı bu programları izleyici ayırt edebilir hale gelmeli, bu nedenle de toplumun sağlık okur yazarlık oranı yükseltilmelidir. Gerçek anlamda izleyicisini bilgilendirmeyi amaçlayan programların konukları da elbette ki konusunun uzmanı olan kişiler olmalıdır. Ama bu uzmanlık işinde de bence Türkiye’de büyük bir sorun var. Konu sağlık ve hekim olduğunda insanlar kolaylıkla herkesin gerçekten de “uzman” olduğuna inanabilmektedirler. Bunu televizyondaki kimi zaman “uzman” olduğunu söyleyen ve tuhaf tedavi yöntemlerini stüdyodaki izleyiciler üzerinde deneyen kişilerde de görebiliyoruz. Ciddi sağlık programları zaten tarzlarıyla ve konusundaki uzman konuklarıyla kendilerini belli ediyorlar. Bu tür programlardaki bilgiler birçok insan için aydınlatıcı olabilmektedir, ancak yine de izleyicilerin mutlaka sağlık sorunlarında konunun uzmanı olan bir hekime başvurmaları gerektiği ve kendi başına televizyondan aldığı tavsiyelerle bir tedavi yoluna gitmemesi gerektiği bildirilmelidir. Bu tür programlarda da basit ve anlaşılır bir dil olmalı ve olayların aydınlatılmasında animasyonlar kullanılmalıdır. Program içerikleri ve yapısı o şekilde tasarlamalıdır ki, kişi izledikten sonra bilgi sahibi olsun ancak çözümün bir sağlık kurumunda olduğunu anlasın.

“Basit Bir Baş Ağrısı Şikayeti ile Google’da Arama Yapan Bir Kişi Bir Süre Sonra Kendisinde Tümör Olduğunu Dahi Düşünebilmektedir”
Sosyal medya sağlığımıza yepyeni bir boyut getirdi. Bu hem çok faydalı bir alan, hem de kişinin kolaylıkla kontrolünü kaybedip, kendi kendisine teşhis koyabileceği bir alandır. Basit bir baş ağrısı şikayeti ile Google’da arama yapan bir kişi bir süre sonra kendisinde tümör olduğunu dahi düşünebilmektedir. Sosyal medyanın böyle bir tehlikesi de bulunmaktadır, üstelik ülkemizde çok sayıda denetimsiz “sağlık” siteleri bulunmaktadır.
Blog haberciliğini ise klasik haberciliğe oranla elbette ki daha özgür buluyorum. Bu işe gönül vermiş olan gazetecilerin kendilerinin kurdukları, oluşturdukları bloglar okurları için oldukça yararlı olabilmektedir.

“Tanıtımda O Kadar Ustalaştık Ki, Hangisinin Gerçek Haber, Doğru Bilgi Olduğunu Anlamakta Zorlanabiliyoruz”
Halk sağlık haberlerini, programlarını, internetteki yazıları nasıl okurken pek çok şeyi iyice tartarak değerlendirmelidirler. Artık tanıtımda o kadar ustalaştık ki, hangisinin gerçek haber, doğru bilgi olduğunu anlamakta zorlanabiliyoruz. Bu nedenle bir bilgiyi birkaç kaynaktan doğrulatmak burada da geçerli.

Sağlık Bakanlığı Doğru Bilgilerin Yaygınlaştırması için Kendisi Bir Bilgi Kaynağı Haline Gelmeli
Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetim olduğunu düşünmüyorum, olsa olsa muhabirin kendi öz denetiminden bahsedebiliriz. Bence bu konuda Sağlık Bakanlığı doğru bilgilerin yaygınlaştırması için kendisi bir bilgi kaynağı haline gelmelidir.

“Fotoğraflar Tek Başına Kullanıldığında Bile Bir Konuyu En Tarafsız Anlatan Unsurların Başında Gelmektedir”
Sağlık haberlerinde kullanılan fotoğraflar tek başına kullanıldığında bile bir konuyu en tarafsız anlatan unsurların başında gelmektedir. Bu anlamda kullanılan fotoğrafların konuyla ilgili, özgün fotoğraflar olması gerektiğine inanıyorum.

Haberlerin Altında Kaynak Belirtilmeli
Haberlerin altında elbette ki kaynak belirtilmeli. Bunun bence iki türlü faydası var, birincisi daha detaylı bilgi almak isteyen okurun ulaşabileceği temel bilgi kaynağını bulması, ikincisi de haberin nereden alındığını gazetecinin rahatlıkla kanıtlayabilmesidir.

Prof. Dr. Ayla Okay Kimdir?
1991 yılında Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını 1994, doktorasını 1998’de aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü “Halkla İlişkiler ve Tanıtım” bölümlerinde yaptı. 1992-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2000-2003 yıllarında Akdeniz ve İstanbul üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı. 2003’te “Uygulamalı İletişim” alanından doçent oldu. Halen İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde öğretim üyesi ve bölüm başkanı olarak görev yapan Okay’ın kurum kimliği, halkla ilişkiler ve sağlık iletişimi konularında kitapları ve makaleleri bulunmaktadır.

Yorum bırakın

ORGAN BAĞIŞINDA STRATEJİK DESTEK MEDYADAN

Organ bağışında farkındalığın artırılması için medyanın önemli bir güç olduğuna dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, “Yapılacak tüm çalışmalarda medya desteği tam olmalıdır” dedi.
Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen “Organ Naklinde Uyum için Teknik Destek Projesi” kapsamında, “Organ Bağışında Stratejik Ortak Olarak Medya Çalıştayı”,  Point Otel’de gerçekleştirildi. 

Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi’nin genel hedefi ve amacı Türkiye’de özellikle kadavradan organ bağışının artırılması ve Avrupa Birliği müktesebatının kamu sağlığı alanında uyumluluğu ve uygulanmasına katkıda bulunmak olacak. 
Proje takım lideri Dr. Lajos Kovacs, projenin, Türkiye’de özellikle kadavradan organ bağışının artırılmasına yoğunlaşarak, Avrupa Birliği müktesebatının kamu sağlığı alanında uyumluluğu ve uygulamasına katkıda bulunmayı hedeflediğini söyledi. Kovacs, AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen projenin, Nisan 2015’te son bulacağını belirtti.

Türkiye’de organ nakli bekleyen hasta sayısının, kadavradan elde edilen organ sayısından kat kat fazla olduğuna dikkati çeken Kovacs, “Ulusal organ bekleme listesine eklenen hasta sayısı her geçen gün artıyor. Buna bağlı olarak organ bekleyen hastalar, uygun organ bulunamadığından hayatını kaybediyor.  AB ülkelerinde kadavradan organ bağışı oranı Türkiye’de var olana göre 7-8 kat daha fazla. Türkiye, yeterli yoğun bakım servis yatağına sahip bir ülke olmasına rağmen, potansiyel organ bağış hedeflerine henüz ulaşamamıştır” diye konuştu.

Kovacs, proje ile tıbbi tedavide, organ bağışının kalite ve güvenlik standartlarının geliştirilmesinin amaçlandığını dile getirerek,  “Türkiye’nin yeterli yoğun bakım servis yatağına ve teknik açıdan yeterli donanıma sahip olmasına rağmen, potansiyel organ bağış hedeflerine yeterli bağış gerçekleşmediği için ulaşılamadı. Projede organ bağışı konusunda 160 eğitici eğitimi verilmesi, bin 500 uzman doktor eğitimi verilmesi, 2 uluslararası bilgi şöleni düzenlenmesi, istatistiki veri toplama sisteminde düzenlemeler yapılması da amaçlanıyor. Türkiye’de kadavradan organ bağış oranları çok az. Amacımız bu oranları Avrupa seviyesine getirebilmektir. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı bu konuyla ilgili pek çok çalışma gerçekleştirdi. Hedefimiz bu projeyle birlikte bu çalışmaları daha da pekiştirebilmektir” şeklinde konuştu.


“ Geçen Yıl Listede Beklerken Bin 800 Hasta Hayatını Kaybetti”
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası da son verilere göre, organ bağışında aile ret oranının yüzde 77 olduğunu belirterek, bu oranla ihtiyacı olan kişilere organ bulma şansının çok zor olduğunu vurguladı. Türkiye’de organ bekleyen hastaların ancak yüzde 16’sına organ bulunabildiğini belirten Kapuağası, geçen yıl listede beklerken bin 800 hastanın hayatını kaybettiğini söyledi.

Türkiye’de Böbrek Nakli için Bekleme Listesindeki Hasta Sayısı 20 bin 830
Kapuağası, Türkiye’de 11 Kasım 2013 itibarıyla böbrek nakli için bekleme listesindeki hasta sayısının 20 bin 830, karaciğer için 2 bin 48, kalp için 404, akciğer için 40 olduğunu belirtti.  Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre, Ocak 2013 ile Kasım 2013 arasında 2 bin 489 hasta için böbrek, bin 71 hasta için karaciğer, 50 hasta için kalp, 27 hasta için akciğer, 3 hasta için pankreas ve 1 hasta için ince bağırsak nakli yapıldığını dile getiren Kapuağası, ancak halen bağış sayısının dünyanın çok gerisinde olduğunu vurguladı.

Farkındalığın artırılmasında medyanın önemli bir güç olduğuna dikkat çeken Kapuağası, “Yapılacak tüm çalışmalarda medya desteği tam olmalıdır. Medyanın da desteğiyle toplumda farkındalık artırılacak, organ bağışına ilişkin kaygılar giderilecek, doğru bilgiye ulaşılabilecektir” dedi.

 “Organ Bağışı Yaşam için Bir Armağan”
AB Türkiye Delegasyonu Sağlık Temsilcisi Figen Tunçkanat da organ bağışında farkındalığın artırılmasında medyanın rolünün büyük olduğunu söyledi. Organ bağışının yaşam için bir armağan olduğunu ifade eden Tunçkanat, nüfusun da yaşlanmasıyla birlikte organa olan ihtiyacın da giderek arttığının altını çizdi.  
Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği’nden Prof. Dr. Uluğ Eldegez de, organ bağışının artırılmasında beyin ölümü bildirimlerinin önemine değindi


“ Belediye Seçimlerinde Özellikle Adaylar, Organ Bağışına İlişkin Mesajlar Vermelidir”
Memorial Şişli Hastanesi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu , organ naklinin artırılması için siyasilere de görev düştüğünü ifade ederek,  “Belediye seçimlerinde özellikle adaylar, organ bağışına ilişkin mesajlar vermelidir. Çünkü, seçim gezilerinde çok kişiye ulaşıyorlar. Siyasiler, mutlaka organlarını bağışlayıp bağışlamayacaklarını belirtsinler ki ben de oyumu ona göre vereyim” dedi.

“Bağış Oranları Ciddi Şekilde Azaldı”
Proje koordinasyon ekibinden Dr. Eyüp Kahveci de bekleme listeleri üzerindeki yükün çok fazla olduğunu ve bunun genellikle kadavradan yapılan organ nakilleri ile giderilmeye çalışıldığını bildirdi. Bağış olmadığında nakil yapılamayacağına dikkati çeken Kahveci, “Bağış oranları ciddi şekilde azaldı. Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin ailesinin şu an için sadece yüzde 22’si onay vermektedir. Bu oran çok düşük. Bu, bir alarmdır, acilen oranların yükseltilmesi gerekmektedir” diye konuştu.


 Hayata Bağış Haberleri Yer Almalı
CNN Türk’ten Ferhat Boratav, 2007 yılında organ bağışına ilişkin kampanya düzenlediklerini belirterek, o yıllarda organ bağışında şehir efsanelerinin egemen olduğunu, genellikle olumsuz ifadelerin yer aldığını anlattı. Organ mafyasına ilişkin çeşitli haberlerin yer aldığını dile getiren Boratav, basında bu şekilde yer bulan haberlerden örnekler verdi. Boratav, “Hayata bağış haberlerinin yer alması, yetkililer üzerinde baskı kurabilir, doktorları cesaretlendirir, organ bağışını meşrulaştırır” dedi.

Medya-İş Genel Başkanı Gürsel Eser de organ bağışı kampanyasına destek vereceklerini belirterek, “Tüm sendika üyelerine kampanya hakkında bilgi vereceğiz ve üyelerimizi bağış yapmaya çağıracağız” diye konuştu. 

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel de Türkiye’de okuma yazma oranlarının oldukça düşük olduğunu, bu nedenle farkındalığın artırılmasında özellikle televizyon programlarının önemli yer tuttuğunu belirterek, dizilerde, kuşak programlarında ve haberlerde bağış yapılması gerektiğine yönelik mesajların verilmesi gerektiğini ifade etti.

Kalp nakli olmuş kişilerden birisi olan İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyesi, gazeteci Çağatay Çağlar da tanı konulmasından nakil gerçekleştirilene kadar olan yaşam hikayesini katılımcılarla paylaştı. Bugün nakil sonrası sağlığına kavuştuğunu anlatan Çağlar, “3 yıldır bir başkasının kalbiyle yaşıyorum. Çok mutluyum. Toprakta çürümesin, canda yeşersin. Bunun için organlarınızı bağışlayın” dedi.

Yorum bırakın

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ’NDE SAĞLIK HABERCİLİĞİ VE SOSYAL MEDYA


Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Mesleklerine Giriş dersinde sağlık muhabirliğini ve sosyal medyayı anlattım. 

Davet için Doç. Dr. Elgiz Yılmaz hocama çok teşekkür ederim.



Yorum bırakın